Muğla’nın Milas ilçesindeki Bargilya Sulak Alanı’nı tehdit eden turizm ve inşaat projelerine karşı; sivil toplum kuruluşları, çevre örgütleri, meslek odaları ve yurttaşlar, Bargilya Tuzlası’nda bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, bölgeyi korumak için 20 yıllık hukuk mücadelesinin Anayasa Mahkemesi’ne taşındığı belirtildi.
Ağaoğlu-Net Holding’in “Turizm Kenti Projesi” ile Doğuş Holding’in “Vita Park Golf Tesisi ve Turizm Kompleksi” projesine karşı; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Mimarlar Odası, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), Mandalya Çevre Platformu (MÇP), Boğaziçi Koruma ve Güzelleştirme Derneği (BKGD) ile Karia Kültür ve Sanat Derneği (KKSD), bugün (8 Mayıs) saat 11.00’de Muğla’nın Milas ilçesinde bulunan Bargilya Tuzlası’nda ortak basın açıklaması yapıldı.


Basın açıklaması MUÇEP Milas Meclisi Gönüllüsü Neşe Tuncer ve Mimarlar Odası’ndan Defne Benol okudu.
Bargilya Sulak Alanı’nın çevresindeki çamur düzlükleri, tuzcul çayırlıklar, küçük adacıklar, sazlıklar ve deniz börülcesi habitatlarından oluşan bir doğal yaşam alanı olduğu vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Tuzla, flamingo, ak pelikan, poyraz, martı, ördek, balıkçıllar, cılıbıtlar, sumrular gibi, kış aylarında sayıları binleri bulan çeşitli kuş türlerine evsahipliği yapmaktadır. 562 hektar büyüklüğündeki Sulak Alan, gerek uluslararası mevzuat gerekse ulusal* mevzuatlar çerçevesinde ‘koruma altında’dır ve 26 Haziran 2021 tarihinde de 4167 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararı ile ‘Kesin Korunacak Hassas Ala’” ilan edilmiştir. “


Bölgenin Bodrum ve Milas’a 25’er, havaalanına ise yalnızca 10 kilometre mesafede bulunduğu ve yoğun yapılaşma tehdidi altında olduğu ifade edilen açıklamada, “Akdeniz İnşaat Eğitim Hizmetleri A.Ş. tarafından yapılması planlanan Turizm Kenti Projesinin iptali talebiyle Muğla Büyükşehir Belediyesi, Mimarlar Odası ve MUÇEP’in açtığı davalarda Muğla 1. İdare Mahkemesi 12 Mayıs 2023 tarihli ‘ikinci Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı’ hakkında da ‘iptal’ kararı verdi” denildi.
Açılan dava dilekçelerinde şu vurgulara yer verilmişti:
ÇED olumlu kararı verilen söz konusu proje, 31 Temmuz 2019 tarihinde “Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan” olarak tescil edilen ve Tarım ve Orman Bakanlığınca 22 Eylül 2021 tarihinde Yönetim Planı ve koruma bölgeleri onaylanan Boğaziçi-Bargilya-Metruk-Tuzla Sulak Alanı’nın tampon bölgesinde yapılmak isteniyor.
Proje alanında bulunan Sarımehmet Deresinin önüne betonarme bir set (baraj) yapılmış. Bu sedde ‘derenin doğal akışı’nı olumsuz yönde etkiliyor ve dolayısı ile flora-fauna dengesinin sürekliliği üzerinde ciddi boyutlarda tehdit oluşturuyor.
Tuzla Sulak Alanına tatlı su girişi hem kalite, hem de miktar olarak büyük önem taşıyor; oysa dere yatağı boyunca ‘su geçirimsiz malzeme’ kullanılarak yapılan sekiz gölet, yağmur ve zemin suyunu tutarak Sulak Alana ulaşmasını engelliyor. Tuzlanın çok hassas olan tatlı-tuzlu su dengesini bozan ve aşırı tuzlanmaya neden olan bu göletler, doğal yaşam üzerinde büyük risk oluşturuyor.
İnşaat sürecinde yapılacak hafriyatlar nedeniyle, muhtemelen yüzey suyundaki akışın miktar, kalite ve yönü de değişecek; bu da Sulak Alanı olumsuz yönde etkileyecek.
ÇED raporunda, bölgede yeraltı ve yerüstü su potansiyeli yetersiz! olduğu için projenin su ihtiyacının denizden su çekilerek karşılanması ve dahi ‘ters osmoz sisteminden çıkan yoğun tuzlu suyun yeniden denize deşarjı’ yöntemiyle çözüleceği belirtiliyor. Ancak derin deniz ortamını olumsuz yönde etkileyecek başlı başına bir ÇED konusu olan bu sistem projelendirilmemiş, deşarj yerleri bile belirlenmemiş.
Açıklamada, Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin 26 Mart 2025 tarihli kararında, iptal gerekçelerinin haklı bulunduğu ve çevreye olumsuz etkileri olacağı nedeniyle ikinci “ÇED olumlu” kararının iptal edildiği belirtildi.


“BU YÖNDEKİ MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİMİZİ KAMUOYUNA BEYAN EDİYORUZ”
Projenin iptal kararında şu başlıklara vurgu yapıldığı açıklandı:
- 2 Haziran 2021 tarihli ilk ÇED olumlu kararının da açılan davalar ve sunulan raporlar neticesinde Mugla 2. İdare Mahkemesi’nin 21 Şubat 2023 tarihli kararı ile iptal edildiği;
- Hazırlanan ikinci ÇED Raporu’nda ise bilgilerin güncellenmesi ve kimi eksikliklerin giderilmesine rağmen Mahkeme kararında yer alan iptal gerekçelerinin ortadan kaldırılmadığı;
- 2008 yılında inşaatına başlanan ve 2010 yılında yapımı tamamlanan betonarme setin (baraj) projeye olumsuz etkileri göz önünde bulundurularak daha önce Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin iptal kararının yerine getirilmediği ve söz konusu baraj setinin kaldırılmadığı;
Projenin şimdilik durdurulduğu ifade edilen açıklamada, “Tuzlaya/çevreye/doğal yaşama şimdiye kadar vermiş olduğu zararların giderilmesini bekliyor, bu yöndeki mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna beyan ediyoruz” denildi.


“20 YILIK BİR SÜREÇTE AÇILAN ÜÇ DAVA, ÜÇ BİLİRKİŞİ İNCELEME RAPORU VE ÜÇ İPTAL KARARI VARDI”
Bargilya Sulak Alanı’nın güneyinde iki tatlı su kaynağından biri olan Kavaklarboğazı bölgesine yapılmak istenen “Vita Park Golf Tesisi ve Turizm Kompleksi” projesinin üçüncü ÇED olumlu kararlarına karşı açılan üçüncü davada da Muğla 2. İdare mahkemesince iptal kararı verildiği hatırlatılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Temyiz neticesinde Danıştay 4. Mahkemesi’nin 16 Ocak 2025 tarihli kararı ile bozularak dava reddedildi! Dahası, verilen karar kesinleştirilerek hukukî mücadele yolları tümüyle kapatıldı! Oysa yine Tuzla Sulak Alanı Tampon Bölgesi içerisinde yapılmak istenen 160 konut, 154 müstakil villa, 165 odalı otel, iki adet 18 delikli golf alanı, üç sosyal, dört ticari tesis için 2 bin 200 hektarlık kısmı orman alanı olmak üzere yaklaşık 1 milyon 912 bin metrekarelik alanda 20 yılık bir süreçte açılan üç dava, üç bilirkişi inceleme raporu ve üç iptal kararı vardı.”
Tuzla Gölünün 2004 yılında Ulusal Sulak Alan Komisyonu tarafından “Sulak Alan Koruma kapsamına” alındığı hatırlatılan açıklamada, “2005’te Milas Belediyesi’nce ‘ruhsat olmaksızın verilen hafriyat izni’ de dâhil olmak üzere, Mimarlar Odası Bodrum Temsilciliği tarafından 2005’de açılan bir dizi davanın ardından 2011’de sonuçlanmış; hem ‘ÇED olumlu’ kararı hem de ‘hafriyat izni’ iptal edilmişti. Ancak aynı tarihlerde ikinci ‘ÇED Olumlu’ kararı ilan edildi” denildi.


Mimarlar Odası Muğla Şubesi tarafından 2014’te ikinci ÇED olumlu raporuna dava açıldığı, dava kapsamında 2015’te ÇED olumlu kararının iptal edildiği belirtildi. ‘Hafriyat izninin’de 2016’da ikinci kez iptal edildiği söylendi ve sürecinin devamına dair şu bilgilendirmeler yapıldı:
“2017’de ise 1/25.000 ölçekli planın ilgili bölümü için ‘Plan Notu Değişikliği’ yapılarak “Golf ve Turizm Kompleksi Alanı” olarak tanımlanınca Muğla Büyükşehir Belediyesi plan notu değişikliğine karşı dava açmıştı. 2018’de ‘plan değişikliği iptal’ edilmiş ve karar Bakanlıkça istinafa taşınmış ve 2019’da İzmir Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi tarafından reddedilmişti. Ardından 2019’da Tuzla Lagünü Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ilan edildi. 2021’de Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Tuzla Dogal Sit Alanı ve Çevresi Kesin Korunması Gerekli Hassas Alan olarak belirlendi. 2021’de Yönetim Planı yapıldı ve onaylandı.”


“PROJEDEN VAZ GEÇİLDİĞİ DÜŞÜNÜLÜRKEN PROJE VE ARAZİ SATILDI”
İklim krizinin etkileriyle yok olmaya başlayan sulak alanların yapılaşma baskısı sürdüğü söylenen açıklamada, “Mahkemelerce verilen iptal kararları neticesinde projeden vaz geçildiği düşünülürken proje ve arazi satıldı” sözlerine yer verildi.
Yeni mülk sahibi şirketin başvurusu üzerine 2023 Haziran ayında hukuka aykırı bir şekilde üçüncü kez ÇED olumlu kararı” verildiği ifade edilen açıklamada, “Yine yeniden üçüncü kez Mimarlar Odası Muğla Şubesi ve Milas Belediyesi tarafından ÇED olumlu kararına iptal davası açıldı. 21 Kasım 2023 tarihinde üçüncü kez keşif yapıldı ve 17 Eylül 2024 tarihinde yeniden ‘ÇED olumlu kararının iptaline oy birliği’ karar verildi. Yani 20 yıllık bir süreçte tekrar durdurmayı başarmıştık, mahkeme Vita Park’a bir kez daha ‘dur’ demişti” sözlerine yer verildi.
Kararın temyiz edildiği ifade edilen açıklamada, son olarak şu ifadeler kullanıldı
“Danıştay 4. Mahkemesi tarafından karar bozularak davanın reddine kararı verildi; dahası ‘kesinleştirilerek’ hukuki yolların tümü kapatıldı. Biz de ‘artık’ kararların ‘böyle’ çıkmaya başlaması ve Oda’nın yaklaşık 20 yıllık mücadelesinden vazgeçmemek adına konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. 16 Mart’ta yapılan başvurumuzun 28 Mart 2025’te incelemeye alındığı bildirildi. Her koşulda çevresel adaletsizliklerle mücadelemiz sürecektir.”