Anayasa Mahkemesi, “Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanun’un iptali için yapılan başvuruyu 8 Ekim’de inceleyeceğini duyurdu. Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası tarafından yapılan açıklamada, “Bu saldırıyı, yasaların Anayasa’ya uygunluğunun sigortası olan AYM’nin üyeleri olarak siz engelleyebilirsiniz” denildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) milletvekillerinin imzasını taşıyan ve enerji ile maden yatırımlarına ilişkin düzenlemeler içeren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, 19 Temmuz 2025’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda oylanarak kabul edilmişti.
Kanun, zeytinlik alanlarda, ormanlarda ve meralarda madencilik faaliyetlerinin yapılmasını, enerji yatırımları izinlerinin kolaylaştırılmasını ve Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreçlerinin hızlandırılmasını öngördüğü için kamuoyunda, özellikle emek, demokrasi ve çevre örgütlerinin tepkisi ile karşılaşmıştı.
Türkiye’nin farklı bölgelerinden çevre örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve yerel yaşam savunucuları “Süper izin yasası” olarak bilinen 7554 Sayılı Kanun’a karşı bir araya gelerek “Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası”nı başlattı.
Muğla’nın Menteşe ilçesinde 28 Eylül Pazar günü Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası, Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Odası (TTB) tarafından miting gerçekleştirdi.
“ANAYASA MAHKEMESİ 8 EKİM’DE İLK İNCELEMEYİ YAPACAĞINI DUYURDU”
Diğer yandan Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası, 17 Eylül 2025 tarihinde söz konusu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu. Anayasa Mahkemesi (AYM) ise 8 Ekim’de ilk incelemeyi yapacağını duyurdu.
Kampanya grubu duyuruya dair açıklama yayınladı. Açıklamada şunlar kaydedildi:
“Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’nun 24 Temmuz 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7554 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hakkında yapılan iptal başvurusu hakkında 8 Ekim 2025 tarihinde ilk incelemesini yapacağı Anayasa Mahkemesi’nin resmi sayfasından duyuruldu.”


Ayrıca yapılan çağrıyla Türkiye Büyük Milet Meclisi (TBMM) çatısı altındaki tüm muhalif partilerin bir araya gelerek 260 milletvekiliyle AYM’ye Yasa’nın iptali için başvurduğu vurgulanırken “Başvuru sırasında ekoloji örgütleri ve başvurucu milletvekilleri Anayasa Mahkemesi’ne davayı ivedilikle ele alması ve yürütmeyi durdurma kararı vermesi çağrısında bulunmuştu” denildi.
Açıklamada, Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu toplantısında dava dosyasını ele alacağı belirtilirken “Bu aşamada hakkında iptal başvurusu yapılan kanun maddeleri ile ilgili yürütmeyi durdurma talebini de inceleyecek” denilen açıklamanın devamında şunlar aktarıldı:
“Anayasa Mahkemesi’ne yapılan iptal başvurusu dilekçesinde, yürütmeyi durdurma kararı verilmesinin koşullarının oluştuğu, yasanın uygulanması ile doğa üzerinde ve sosyoekonomik olarak telafisi mümkün olmayacak zararların oluşacağı, Anayasa Mahkemesi’nin daha önce benzer başvurularda verdiği kararlar hatırlatılarak belirtilmişti.
Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve Anayasa’ya aykırılıklar konusunda çok detaylı açıklamalar yapılmıştı.”


Yaklaşık 20 bin imzanın toplandığı imza kampanyasına atıf yapılan açıklamada, Anayasa Mahkemesi üyelerine seslenilerek şu ifadelere yer verildi:
“Akbelen’de sökülmeye başlayan zeytinlerin, Samandağ’da talan edilen mandalina bahçelerinin, Kırşehir, Eskişehir, Tokat, Balıkesir, Uşak, Kütahya’da ve memleketin dört bir yanında yaşam mücadelesi veren halkın çığlığını duyun.
8 Ekim’de yürütmeyi durdurma kararı verilmemesi halinde şirketler doğayı ve halkın yaşam kaynaklarını tahrip etmek için daha çok cesaret kazanacaktır. Bu saldırıyı, yasaların Anayasa’ya uygunluğunun sigortası olan AYM’nin üyeleri olarak siz engelleyebilirsiniz. Anayasa Mahkemesi’ne ‘Toprağımızı Verme’ diyoruz.”
NE OLMUŞTU?
Teklif, 13 Haziran’da TBMM Başkanlığı’na sunuldu. 19 Haziran’da Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda görüşmeler başladı.
Muğla başta olmak üzere farklı kentlerden gelen yurttaşların komisyona alınmaması, AK Parti ve muhalefet partileri arasında fiziksel tartışmalara yol açtı. Avukat Yakup Okumuşoğlu Meclis’te yerde sürüklendi.
26 saat süren görüşmelerin sonunda teklif, 20 Haziran’da komisyon tarafından kabul edildi.
Ardından torba yasa kapsamında TBMM Genel Kurulu’na geldi. Bu süreçte Muğla’nın Milas ilçesindeki Akbelen Ormanı’nı korumak için bir araya gelen ve Akbelen Ormanı’nın kesilmesinden sonra da köyleri maden tehdidi altında olan İkizköylüler, 3 Temmuz’da Ankara’daki Cemal Süreyya Parkı’nda nöbete başladı.
Köyleri yasadan doğrudan etkilenecek olan İkizköylüler görüşmelerin devem ettiği sırada, 16 Temmuz’da “süper izin yasasına” karşı açlık grevi başlattı. Açlık grevi, 19 Temmuz akşam saatlerinde yurttaşların sağlık problemleri nedeniyle hastaneye kaldırılmalarının ardından sona erdi.
Yasanın Genel Kurul’da görüşülmesi ise 8 Temmuz’da başladı. Görüşmeler sırasında muhalefet vekilleri ile AK Parti milletvekilleri arasında arbedeye varan tartışmalar yaşandı.
4 Ağustos 2025’te yayımlanan “Maden Kanunu’nun Geçici 45. Maddesinin Uygulanmasına Dair Usul ve Esaslar” hakkında Danıştay 8. Dairesi’nde yürütmenin durdurulması talebiyle 77 zeytin üreticisi, iptal davası açtı.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda bulunan zeytinliklerin 15 Eylül 2025 sabah saatlerinde jandarma ve iş makineleriyle sökümüne başlandı.
Zeytinlikleri savunmaya giden İkizköy Mahallesi Muhtarı Nejla Işık, Halil Şallı, Seçil Şallı ve Serpil Şallı gözaltına alınarak; Milas Jandarma Komutanlığı’na götürüldu. Gözaltına alınan dört köylü, “iş yeri konut dokunulmazlığını ihlal” ve “şirketi maddi zarara uğratma” suçlamalarıyla ifadelerini verdikten sonra serbest bırakıldı.
7554 sayılı Kanuna karşı 17 Eylül 2025’te de 260 milletvekilinin imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapıldı.
YASA NE GETİRİYOR?
İlk maddeye göre, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) süreçlerinde “ÇED gerekli değildir” kararının yanlış yorumlandığı öne sürülerek şirketlerin, gerekli izinleri alabilmesi için ÇED sürecinin tamamlanması gerekliliği ortadan kaldırılıyor.
İkinci maddeyle maden sahalarının çevresel rehabilitasyonu için ödenen çevre uyum teminatlarının yerine “rehabilitasyon bedeli” sistemi getiriliyor.
Üçüncü maddede ise madencilik faaliyetleri için izin süreçleri yeniden yapılandırılıyor. İlgili kurumlar izin başvurularına üç ay içinde yanıt vermezse ek bir aylık sürenin ardından “izin verilmiş” sayılıyor.
Diğer yandan Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) talebiyle devlet ormanlarında madencilik faaliyetleri için 24 ay süreyle bedelsiz izin veriliyor; bu süre gerektiğinde 12 ay daha uzatılabiliyor.
Dördüncü maddeyle stratejik veya kritik madenler tanımı değişiyor, acele kamulaştırma uygulanabiliyor ve zorunlu maden stoku tutma yetkisi cumhurbaşkanına veriliyor.
Beşinci maddeyle ruhsat bedelinde yüzde 30 oranında indirim yapılıyor. Bunun yanında rehabilitasyon bedeli ruhsat bedelinden ayrıştırılarak ruhsat bedeli kadar bir tutarın rehabilitasyon bedeli olarak ödenmesi zorunlu hale getiriyor.
Ayrıca, ruhsat bedelinin devlet bütçesine giden pay yüzde 50’den yüzde 70’e çıkarılıyor. Bedellerin ödenmesine ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde madencilik faaliyetine son verilmesi öngörülüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, izin sahibi kamu kurum ve kuruluşunun bütçesinde ayırdığı ödenekleri rehabilitasyon amacıyla kullanabiliyor.
Altıncı maddeyle Teklif ile ruhsat sahiplerinin işletme ruhsat bedeli kadar rehabilitasyon bedeli ödemesi zorunlu hale getiriliyor. Tahsil edilecek işletme ruhsatı bedelinde yapılan indirim, asgari devlet hakkı miktarı da ruhsat bedelinin yüzde 50 fazlası kadar artırılıyor.
Diğer yandan krom madeni, Londra Metal Borsası’nda işlem görmediğinden, 3213 sayılı Maden Kanunu’na ekli 3 sayılı tablodan çıkarılarak genel hükümlere tabi oluyor.
Yedinci maddeyle arama ruhsatı düzenlenebilmesi için yatırım teminatı zorunluluğu getiriliyor. Ayrıca, IV. Grup madenlerin bent olarak ayrı ayrı ruhsatlandırılmasına imkân tanınabiliyor.
Sekizinci maddeyle arama döneminin sonuna kadar, üç boyutu ve miktarıyla rezervin belirlenmesi yükümlülüğü ve projede sunulan taahhüde uyulmaması hâli için teminatın iradı yaptırımı, asgari faaliyetlerin yapılmaması hâlinde ise ruhsat iptali yaptırımı öngörülüyor.
Ayrıca, programın iki yıl üst üste yüzde 50’nin altında gerçekleştirilmesi durumunda ruhsat iptal ediliyor. İşletilebilir rezerv bulunamayan durumlar için ruhsat bedeli ve ihale bedeli iade ediliyor.
Dokuzuncu maddeyle ruhsat süresinin uzatılması taleplerinin uygun bulunabilmesi için asgari üretim faaliyeti yapılması şartı getiriliyor. Bu asgari üretim şartının detaylarının ise yönetmelikle belirlenmesi bekleniyor.
Diğer yandan vadesi geçmiş borcun bulunmadığına dair belge ibrazına, rehabilitasyon bedeli iadesi başvuruları da dâhil ediliyor.
10’uncu maddeyle herhangi bir sebeple hükümden düşmüş, terk edilmiş veya taksir edilmiş bütün alanların; ihaleyle ruhsatlandırılması yerine, rezerv varlığına ilişkin herhangi bir verinin bulunmaması durumlarında alanların genel hükümlere tabi olarak ruhsatlandırılabiliyor.
Ancak, II. Grup (b) bendi ve IV. Grup maden alanlarının sahayla ilgili konum, rezerv ve geçmiş bilgiler doğrultusunda Genel Müdürlük kararıyla ihaleyle verilebiliyor.
AK Parti’nin verdiği önergeyle teklifin 11’inci maddesindeki yeni değişiklikle ise 3213 sayılı Maden Kanun‘a eklenen geçici 45’inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan “öncelik verilmek suretiyle” ibaresinden sonra gelmek üzere, “taşınan ve taşınamayan zeytin ağacı sayısının en az iki katı zeytin ağacı ile oluşan” ibaresi eklendi.
Yapılan değişiklikle zeytinliği taşınacak olan köylülere; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından uygun görülen ya da maden sahalarının bulunduğu il sınırlarındaki KİT’lere ait taşınmazlarda yer alan zeytinlikler, değerinin yüzde biri üzerinden 20 yıl süreyle doğrudan kiralanabilecek.
Diğer yandan teklifin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsat sahibi olan şirketlere, elektrik ihtiyacını karşılamak amacıyla yürüttükleri madencilik faaliyetleri için zeytinlik sahalarında izin verilebilecek. Bu iznin verilebilmesi için madencilik faaliyetinin başka bir alanda yürütülmesinin mümkün olmadığının tespiti gerekiyor ve “kamu yararı” şartı aranıyor.
Faaliyetin yürütüleceği alandaki zeytin ağaçlarının mümkün olduğunca aynı il veya ilçe içerisinde başka bir alana taşınması gerekiyor. Ancak taşınması mümkün olmayan zeytin ağaçları olması halinde bile madencilik faaliyetine izin verilebilecek. Madencilik faaliyetlerine izin verilen şirketler, taşınan veya zarar gören ağaçlar için eşdeğer büyüklükte yeni bir zeytinlik tesis etmekle yükümlü tutuluyor.
MUĞLA NASIL ETKİLENECEK?
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP), kanun teklifi ile ilgili yazılı bir açıklama yayımladı ve Muğla’da 48 köy ve mahalle acele kamulaştırma ve yerinden edilmeyle karşı karşıya kalabileceği belirtildi.
MUÇEP’in araştırmasına göre, Muğla’da etkilenecek köy ve mahalleler ile nüfusları şu şekilde:
Mahalle/Köy | Nüfus |
Kuzyaka | 756 |
Kısırlar | 462 |
Söğütçük | 1631 |
Çiftlikköy | 492 |
Karacahisar | 708 |
Pınararası | 189 |
Çamköy | 775 |
İkizköy | 218 |
Karacaağaç | 144 |
Bağdamları | 1654 |
Sekköy | 44 |
Bayırköy | 338 |
Akçakaya | 294 |
Fesleğen | 791 |
Hasanlar | 367 |
Çakıralan | 237 |
Gürceğiz | 188 |
Türkevleri | 826 |
Yoğunoluk | 348 |
Dereköy | 267 |
Pınarköy | 517 |
Hüsamlar | 346 |
Çamlıca | 254 |
Kalem | 526 |
Alatepe | 362 |
Kultak | 392 |
Çaybükü | 321 |
Gökpınar | 732 |
Bozüyük | 1060 |
Bağyaka | 337 |
Kapabağ | 546 |
Eskihisar | 560 |
Bencik | 1751 |
Köklük | 479 |
Kafaca | 1511 |
Akçaova | 1708 |
Salihpaşalar | 384 |
Bayır | 6301 |
Bahçeyaka | 624 |
Hisarardı | 397 |
Hacıbayramlar | 588 |
Yeniköy | 349 |
Şahinler | 633 |
Yeşilbağcılar | 849 |
Kırık | 201 |
Gökgedikköyü | 402 |
Yayla | 249 |
Yava | 238 |