Aydın Germencikli bilim insanı Şeyma Mercimek, 425 ışık yılı uzaklıkta Güneş Sistemi’nin ikizi olan bir bebek yıldız keşfetti. Keşifle alakalı Yenigün Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan Mecimek, “Eminiz ki, o bebek yıldız bizim Güneş’imiz benzeri bir kütleye ve büyüklüğe sahip bir yıldız olacak” dedi.
Yenigün Gazetesi’nden Nurcan Etik’in haberine göre Aydın Germencik doğumlu bilim insanı Şeyma Mercimek, Dünyadan 425 ışık yılı uzaklıkta Güneş’in ikizi olan bir bebek yıldız keşfetti.
İngiliz Kraliyet Astronomi Birliği tarafından Güneş Sistemi’nin ikizi olan bir bebek yıldıza Mercimek’in (Mercimek-2023), adı verildi.
“Astrokimyanın amacı bir yanıyla da dünyadaki yaşamın ve var oluşumuzun kaynağını anlamak. Çünkü biz de bir yıldız tozuyduk” diyen Mercimek, “Yani bizim yıldızımız olan Güneş de küçücük bir gaz ve toz bileşimlerinin birçok fiziksel ve kimyasal süreçten geçerek bir araya gelmesiyle oluşmuştu ve ardından da etrafındaki gezegenler oluştu. Dünya da bunlardan biri” dedi.
Yaşamın oluşması için tüm oranların çok iyi ve ölçülü olduğu için şu an yaşadığımız dünyanın oluşabildiğini bu ince detayların bir araya gelmemesi halinde yaşayabileceğimiz bir dünyanın da var olmayacağını vurgulayan Mercimek, şunları ekledi:
“Bu öyle rastlantısal bir şey ki, binlerce yıldız sistemi içinde bilebildiğimiz, yaşamın oluştuğu tek sistem. Evet, bu dünyanın var oluşu için bu karışım mükemmel olmalıydı, ancak bilebildiğimiz milyonlarca gezegenin içinden sadece birinde bunun oluştuğunu biliyoruz: Evimizde, yuvamızda, Dünya’da.”
Güneş’in aslında oldukça sıradan bir yıldız olduğunu belirten Mercimek, “Her yıldız sisteminde yaşanılabilir bir kuşak vardır. Bizim dünyamızı özel kılan, yaşanılabilir kuşakta bizim gibi canlıların, şu ana kadar var olduğunu bildiğimiz tek gezegen olması” diyor. İşte, keşfedilen Mercimek-2023’te de Dünya’nın var oluşunu sağlayan Güneş’in ikizi olarak, yaşanabilir bir kuşakta bize benzer canlıların var olması mümkün görünüyor” ifadelerini kullandı.
“YAŞAMIN OLUŞMASI İÇİN GEREKLİ MOLEKÜLLERİ SAPTADIK VE BU KEŞİF O NEDENLE ÖNEMLİ”
Güneş Sistemi’nin ikizi olan Mercimek-2023’ün keşif sürecindeki verilerin detaylı olduğunu belirten Mercimek, “Araştırmamızdaki veriler o kadar netti ki, içindeki fiziksel ve kimyasal yapıyı görebiliyorduk. Evrende çok fazla bebek yıldız var ama keşfettiğimiz bebek yıldızda saptadığımız moleküller bizim dünyamızın oluşumunda kilit rol oynayan moleküller. Bu keşifte yaşamın oluşması için gerekli molekülleri saptadık ve bu keşif o nedenle önemli” ifadelerine yer verdi.
“Orası rastgele bir bebek yıldız oluşum bölgesi değil” diyen Mercimek, “Dünyamızın var oluşunu sağlayan Güneş adlı yıldızla, aynı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip ve bizim yaşam formumuzda bir yaşama imkân veren bir bebek yıldız” sözlerini kullandı.

DNA’ların prebiyotik moleküllerle oluştuğunu vurgulayan Mercimek, “Bu prebiyotik moleküllerin anne ve babaları var, ben o bebek yıldızda bunları gördüm. Yani çalışmamızda bizim vücudumuzda olan moleküllerin ata moleküllerini keşfettik” dedi.
Yüksek çözünürlüklü fotoğraflarla inceledikleri ve artık hakkında çok şey bildikleri bebek yıldız hakkında Mercimek, “Eminiz ki, o bebek yıldız bizim Güneş’imiz benzeri bir kütleye ve büyüklüğe sahip bir yıldız olacak. Bu bebek yıldız, Güneş Sistemi’mizin hangi aşamalardan geçerek yaşamı elverişli kıldığına dair bilgileri edinebileceğimiz bir örnek olarak karşımızda duruyor” sözlerini kullandı.
Keşif sürecinin iki türlü ilerlediğini düşünen ilki için Mercimek, “Bilimde her şey bir dert meselesi, eğer bir konuyu dert ederseniz, kafaya takarsanız ve bunun üzerinde emek verirseniz, sürecin sonunda mutlaka elinizde bir ürün olur” ifadelerini kullandı.
İkinci yolu ise tesadüfler olarak tanımlayan Mercimek, şu ifadelere yer verdi:
“Benimkisi tamamen tesadüf oldu. Doktoramın bir kısmını Covid zamanında Fransa’daki gözlemevinde yaptım. Bir proje vardı ve ben o proje kapsamında bir haritayı inceleyecektim. Elimdeki haritanın sol tarafını incelemem gerekiyordu, görevim buydu. Ancak Harvard’tan gelen bakış açımla önce büyük resme bakmak istedim. Çünkü incelediğim alana dışarıdan gelen bir etki var mı merak ettim. Büyük resme bakarken sağ tarafta bir ışınım gördüm. Bunu görmemem gerekiyor çünkü literatürde böyle bir ışınım kaydedilmemiş. Uzun bir süre kontrol ettim, süreçte herhangi bir yanlışlık var mı diye veriyi tekrar kendim işledim ve o ışınım hep oradaydı. Çok heyecanlanmıştım, mutluluktan ağlamaya başladım, resmen âşık olmuştum.”
Defalarca kontrol ettikten sonra hocalarına durumu anlatan Mercimek, “Hocalarıma, ‘Burada olmaması gereken bir oluşum var bir bakabilir misiniz?’ diye sordum ve hocalarım da inceledikten sonra bana, ‘Bütün işini bırak, sadece bu ışınıma odaklan’ dediler” ifadelerini kullandı.
“SAYGI BAŞKA HİYERARŞİ BAŞKA BİR ŞEYDİR. OYSA BİLİMDE BU HİYERARŞİNİN OLMAMASI GEREKİYOR”
Birkaç ay süren çalışmaların ardından orada gerçekten de bir ışınım olduğunda hemfikir olduklarını belirten Mercimek, ardından bir makaleyle bunu duyurduklarını söyledi.
Mercimek, “Bilim yuvası dediğimiz yerlerde bu oldukça mümkün bir şey.” Türkiye akademisinde çoğu zaman saygı adı altında bir hiyerarşi kurulduğunun altını çizen Mercimek, “Saygı başka hiyerarşi başka bir şeydir. Oysa bilimde bu hiyerarşinin olmaması gerekiyor. Bu hiyerarşi ile gelişemez ve üretemezsiniz” ifadelerini kullandı.
Bilimi geliştiren şey karşılıklı tartışma olduğunu belirten Mercimek, “Türkiye’de biz bunu kaçırıyoruz. Kaldı ki, sadece bilimde değil her ortamda bunu kaçırıyoruz” dedi.
“TÜRKİYE’DE ÇOK KIYMETLİ, BİLİMİN GELİŞMESİ İÇİN ELLERİNDEN GELENİ YAPAN BİLİM İNSANLARI VAR”
“İmkân verildiğinde birçok başarıya imza atacak Türkiye’deki milyonlarca gençten sadece biriydim” diyen Mercimek, “Kazıyarak yolumu buldum ama burada kalsaydım bunların hiçbiri olamayacaktı. Çünkü en basit olarak yüksek çözünürlüklü o fotoğrafa ulaşamayacaktım. Milyonlarca genç kaybolup gitmesin diye Türkiye’de bilimsel imkânları artırmak zorundayız” ifadelerine yer verdi.
Bilim yapmak isteyen insanların yurtdışına gitmek dışında bir seçeneği olmadığının altını çizen Mercimek, “Ancak bilimsel çalışmalara para yatırırsak, milyonlarca gencin şansa veya cesarete ihtiyaç duymadan sadece çalışarak nasıl büyük başarılara imza atabileceğini görebiliriz” dedi.

Mercimek, Türkiye’nin bilim dünyasında söz söyleyebilen bir ülke konumuna gelmesini çok arzuladığını belirtti. Özellikle Türkiye’den gelen öğrenciler yetiştirmek istediğini ve birken 10 olmak, 100 olmak istediğini söyledi.
En büyük amacının Türkiye’deki gençlerinin isimlerini bilim dünyasına yazdırmak ifadelerini kullanan Mercimek, “Türkiye’de çok kıymetli, bilimin gelişmesi için ellerinden geleni yapan bilim insanları var. Onlar bu ülke için çok değerliler” vurgusu yaptı.
“BİLDİĞİMİZ YAŞAMIN VAR OLDUĞU TEK YER, EVİMİZ, YUVAMIZ DÜNYA”
Öte yandan Mercimek, uzayda yeni yaşamlar arayan, algımızı ve ufkumuzu değiştiren Astronomi Biliminin, içinde yaşadığımız Dünya’ya karşı da özenle yaklaşmayı beraberinde getirdiğini belirtti.
“Astronomların biraz derdi varsa, bu insanlara bir şey anlatmakla ilgili olmalı. Biz her gün üniversitelere gittiğimizde, bilgisayarın başında, uzaydaki Güneş Sistemi veya dünya dışındaki cisimleri araştırıyoruz” diyen Mercimek, “Bulduk veya bulmadık ama Carl Sagan’ın dediği gibi uzayda yeni keşifler yapıladursun, ne kadar yüksek teknolojide aletleri kullanırsak kullanalım, yaşayabileceğimiz tek yer burası. Bildiğimiz yaşamın var olduğu tek yer, evimiz, yuvamız Dünya” ifadelerini kullandı.

Mercimek, Astronomi Biliminin, Dünya’ya ne kadar iyi bakmamız gerektiğini hatırlattığına dikkat çekerken, “Bunca ekolojik yıkımların, savaşların, krizlerin olduğu bir Dünya, koskoca evrende öylesine tek ki. Taşınıp gidecek başka hiçbir yerimiz yok” dedi.
Bilim insanlarının başka yaşamları ararken, aranılacak bir yaşamın içinde olduğunu vurgulayan Mercimek sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Yaşam burada. İçindeyiz! Bize sürekli bunu işaret eden Astronomi Bilimi, bir farkındalık sanatı! Maalesef ekolojik yıkımlarla, savaşlarla sanki ‘ölümün’ yeri gibi duran Dünyamızın, aslında biricik ‘yaşamı’ barındıran yer olduğunu gösteren ve ona iyi bakmamız gerektiğini ısrarla hatırlatan bir farkındalık sanatı.”
ŞEYMA MERCİMEK KİMDİR?
Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nde tamamladı. İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisansa başlayan ve ardından yurtdışındaki okullara başvuru yapan Mercimek, Harvard Üniversitesi’nden kabul aldı. Bir buçuk yıl Harvard Üniversitesi, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nde eğitim gören Mercimek, Türkçe literatüre katkı sağlamak istediği içini tezini İstanbul Üniversitesi’nde bitirdi. Mercimek, bilim dünyasında oldukça prestijli bir burs olan “Marie Skłodowska-Curie Bursu” kazanarak, doktorasını İtalya’da Galileo Galilei’nin gözlemlerini yaptığı tarihi bir gözlemevi olan Arcetri Astrofizik Gözlemevi’nde ve Floransa Üniversitesi’nde yaptı. Dr. Şeyma Mercimek, Manchester Üniversitesi, Jodrell Bank Astrofizik Bölümü’nde Araştırma Görevlisi kadrosuna hak kazandı.