Bu siteye girerek Gizlilik İlkeleri ve Kullanım Şartlarını kabul etmiş sayılıyorsunuz.
Accept
Gündem FethiyeGündem Fethiye
  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan
Okunuyor Av. Ahmet Aksüt: “Biz; gel, katıl, destekle, birlikte değiştirelim diyoruz, Muğla’ya ÇAG yakışır diyoruz”
Paylaş
Aa
Gündem FethiyeGündem Fethiye
Aa
  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan
Arama
  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan
Takip edin
© 2022 Foxiz News Network. Ruby Design Company. All Rights Reserved.
Gündem

Av. Ahmet Aksüt: “Biz; gel, katıl, destekle, birlikte değiştirelim diyoruz, Muğla’ya ÇAG yakışır diyoruz”

Son güncelleme: 9 Ekim 2022 08:36
9 Ekim 2022 08:36
Paylaş
Paylaş

Muğla Barosu 2022 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKU) Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Toplantıda başkan adayları konuşmalarını yaptı.

Muğla Barosu 2022 Yılı Olağan Genel Kurul Toplantısı bugün (08 Ekim) gerçekleştiriliyor. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKU) Atatürk Kültür Merkezi’nde yapılan toplantıya yeterli çoğunluk sağlanması ile birlikte başlandı.

Olağan Genel Kurul’un yönetimi için divan başkanlığı seçimi gerçekleştirilirken, Divan Başkanı’nın konuşması ile toplantıya devam edildi.

Başkan adaylarının kura ile belirlenen sırada yaptığı konuşmalarda, ilk konuşma Çağdaş Avukatlar Grubu’nun (ÇAG) başkan adayı Avukat Ahmet Aksüt tarafından gerçekleştirildi.

Aksüt, yapılacak seçimde avukatların bugüne kadar devam eden baro anlayışına ya da baroda bir dönüşüme oy vereceklerinin altını çizerek, “Vereceğiniz karar ile ya bugüne dek süren baro işleyiş ve anlayışının bundan sonra da devamına onay vereceksiniz, ya da artık yeter diyecek, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri, laikliği, piyasacılığa karşı sosyal hakları, talana karşı doğal varlıklarımızı, yağmaya karşı kentlerimizi savunan, kamucu ve eşitlikçi, militarizme, şovenizme ve ırkçılığa karşı duran, herkes için adalet isteyen, avukata kendini yalnız ve savunmasız hissettirmeyen bir baroya ‘evet’ diyeceksiniz” dedi.

Aksüt’in genel kurulda yaptığı konuşma şu şekilde:

“Sayın Divan, değerli meslektaşlarım,
Mensubu olduğum Muğla Barosu Çağdaş Avukatlar grubu adına hepinizi selamlıyorum.
Arkadaşlar, meslektaşlarım,
Size bugün alışageldiğiniz bir adaylık konuşması yapmayacağım.
Sihirli, göz kamaştıran projelerden değil, yapabileceklerimizden bahsedeceğim sizlere. Genel kurul iradesinin bizlere görev vermesi halinde yapabileceklerimizden.
Sizlere, gücümüzün farkına varmayı, iki elin sesini, ‘birlikten kuvvet doğar’ı, dayanışmayı, hukukçu kimliğimizin içinde yaşadığımız toplum için ne kadar değerli olduğunu anlatacağım.
Arkadaşlar Hukuk dendiğinde aklımıza “yargı” geliyorsa,  Avukat denildiğinde aklımıza “savunma”  geliyor ise bir yerlerde eksik ve yanlış bir şeyler yapıyoruz demektir. Hukuk; birey, toplum ve devlet arasındaki ilişkileri ilke ve kurallarla düzenleme sürecidir, dinamiktir ve dinamizmini karşıtların mücadelesinden ve değişimden alır. Hukuk aynı zamanda bir biçimlenme sürecidir. Toplumsal ilişkilerin diyalektik etkileşimi ve gelişimi hukukun da buna bağlı olarak gelişmesini ve değişmesini zorunlu hale getirir. Yargı ise, hukuksuzluğun baş gösterdiği durumlar karşısında hukukun yeniden canlandırılmaya çalışıldığı yerdir. Biz avukatların yargı sistemi içindeki yeri savunma ise de, hukuk sistemi içinde sadece savunma değildir. Avukat her şeyden önce hukukçudur, yani bizler… Biz her şeyden önce hukukçuyuz.
Hukuk, toplumsal ilişkilerin değişimine bağlı olarak değişirken, biz hukukçular bu değişim ve dönüşümün yönünü belirleyebiliriz, dinamiklerini öngörerek hukukun gelişimini sağlayabiliriz, hatta değişimin öncülüğünü yapabiliriz. Avukatın hukuk sistemi içindeki rolü mücadele eden öncülük eden aktif bir roldür. 
Yaşadığımız günler bizim için karar anıdır. Kararsızlık ve tereddüt, bizi ve içinde yaşadığımız toplumu geriye götürecek. Kararlılığımız ve gücümüzün farkına varmamız, hukuksuzluklara karşı güçlü bir duruşu sergilememiz halinde ise, hem kendimizi hem de içinde yaşadığımız toplumu ileriye taşıyacak bir dönüşüme imza atmış oluruz.
Arkadaşlar mesleğimiz ölüyor.
Bağımsız bir savunma, özgür ve güçlü savunma, hukukçu kimliği eğer böyle seyretmeye devam edersek, tarihe karışmak üzeredir.
12 Eylül 1980 tarihi ülkemiz açısından nasıl bir kırılma noktası ise mesleğimiz açısından da bir kırılma noktasıdır. Özünde güçlenen, palazlanan sermaye sınıfının halka karşı bir saldırısıdır ve bu saldırı halen devam etmektedir. Bugün gelinen aşamada sermaye artık sömürünün katmerlenmesi ve devamlılığının karşısında hiçbir direniş görmek istemiyor. Gericilik ile işbirliği içinde cumhuriyetin bütün kazanımları bir bir yok edildi. Laiklik bitirildi, sosyal devlet bitirildi, demokrasi bitirildi, yasama yürütmenin güdümüne sokuldu, yargı bağımsızlığı tarihe karıştı, temel hak ve özgürlükler ya kullanılamaz hale getiriliyor ya da yok ediliyor, hukuk sermayenin çıkarlarına uygun olarak yeniden yapılandırılıyor. Sermayenin kar hırsına engel olacak hiçbir hukuk kuralına tahammül edilmiyor. Ülkemizin bütün yeraltı ve yerüstü kaynakları, çevre, doğa, kıyılarımız, sularımız, ormanlarımız, yaylalarımız kar hırsına kurban ediliyor. Halkın parası ile kurulan bütün fabrikalar özelleştirme yoluyla yağma edildi, kurumlar yok edildi. Gericilik ile işbirliği içinde cumhuriyetle kazanılan birey olma, yurttaş olma hakkımız dahi tekrar kulluğa geri döndürülmek isteniyor. Kadınlar öldürülüyor, kadınlar tekrar hiçliğe, karanlığa mahkum edilmek isteniyor, ellerindeki tüm hakları İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme örneğinde olduğu gibi alınmak isteniyor. Toplum gericilik eliyle yeniden şekillendirilmek, bu azgın sömürü ve talana karşı koyamayacak hale getirilmek isteniyor. Tarikatlar, cemaatler bir yandan halkın dini duygularını inançlarını istismar ederken diğer yandan sermaye ile işbirliğinin meyvesi olarak kendileri de şirketleşiyor, holdingleşiyor ve azgın sömürü ve talanın ortağı haline geliyorlar.
Bu “ahval ve şerait” içinde, mesleğimiz de bu saldırılardan nasibini alıyor. Avukatlık, serbest meslek faaliyeti olmaktan çıkarılıyor, avukatın kendi bürosunu açıp mesleki faaliyetini tek başına sürdürebilmesinin olanakları elinden alınarak şirketleşmeye yol veriliyor, böylece mesleğimiz piyasa kurallarına tabi hale getiriliyor, avukatın bağımsızlığı ve özgürlüğü yok edilerek işçi avukat/patron avukat ayrışmasıyla meslektaşın meslektaşı sömürmesi normalleştiriliyor. Savunma, bağımlı hale gelen yargı erkinin içinden de uzaklaştırılmak isteniyor. Açılan onlarca hukuk fakültesinden mezun edilen hukukçu ile sadece avukat değil, piyasaya teslim edilerek yargılama faaliyetinden çok ticari faaliyete dönüştürülmek istenen mesleğe yardımcı personel yetiştiriliyor. Avukatlar mesleki faaliyetlerini icra ettikleri her alanda etkisizleştirilmeye, geri çekilmeye zorlanıyor, önlerine mesleki faaliyeti engelleyici barikatlar örülüyor, sermaye gölgesini satamadığı ağacı keser misali, çıkarlarına hizmet etmeyen özgür ve bağımsız avukatlığı yok etmek istiyor.
Mesleğimiz ölüyor. Ya seyredip hepimiz birer hukuk teknisyenine dönüşeceğiz, genç meslektaşlarım büyük hukuk şirketlerinde üç otuz paraya emeklerini ve hayatlarının en güzel yıllarını, hayallerini satarak yaşama tutunmaya çalışacak, ya da gücümüzün farkına varıp birleşeceğiz, hem bu karanlığa gidişe dur diyeceğiz, hem de mesleki onurumuzu hukukçu kimliğimizi kurtaracağız.
Biz sizlere hukuksuzluklar karşısında savunmada kalan değil, mücadele edip değiştiren, dönüştüren bir yapı oluşturmak için birlikte, yan yana yürümeyi öneriyoruz.
Karar sizin.
İhtiyacımızın yeni bir başkan ve yeni bir yönetim kurulu olmadığını söyledik.
Gelinen noktada sorunlarımızın, baroların bürokratik yapısı içinde, salt açıklamalarla, bildirilerle, kınamalarla çözülemeyeceği anlaşılmalıdır. Artık değiştirmek için bir araya gelme ve harekete geçme zamanıdır. İşe barolardaki bu hantal ve bürokratik yapıyı, kendisini avukatın öz örgütü olarak değil de avukatı vesayeti altında gören mevcut baroculuk anlayışını yıkmaktan başlayacağız.
İhtiyacımız olan; Baroların, mesleği yapabilmek için kayıt olmamızın zorunlu olduğu, bize sadece ruhsat veren, sadece aidat alan, disiplin cezaları uygulayan, üyesi ile bağı kalmamış hantal ve bürokratik bir meslek örgütü olmaktan çıkartılıp avukatların gerçek anlamda bir örgütü olmasıdır. Üyesinin mesleğini icra ederken karşılaştığı her sorunda yanında olan, onu asla yalnız bırakmayan bir baro yapılanmasıdır. Biz, üyeleri arasındaki birlik ve dayanışmayı sağlayan ve gücünü bu birlik ve dayanışmadan alan bir baroyu, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını koruma ve savunma görevini tavizsiz yerine getiren cesur bir baroyu, karar alma ve uygulama mekanizmalarına üyelerinin de katılımını sağlayan bir baroyu, temel hak ve özgürlükleri, laikliği, toplumsal cinsiyet eşitliğini, barışı, sosyal hakları, doğayı savunan bir baroyu, kamucu ve eşitlikçi, herkes için adalet isteyen bir baroyu inşa etmeye hazırız. Gelin hep birlikte Muğla barosunu yeniden inşa edelim…
Önce dayanışmayı örgütleyeceğiz. Dayanışma güçlendirir. En temel eylem planımız budur. İstenildiği kadar olağanüstü projeler geliştirilsin, baro-avukat ilişkisi kopuk olduğu sürece, zorunlu olmaktan çıkarılıp gönüllü bir ilişkiye dönüştürülmediği sürece bu projelerin çoğunluğu çöptür ve sadece seçim vaadi olarak kalır, hayata geçmez, geçirilemez. 
Eğer görev verilir ise, ilk yapacağımız iş mümkün olan en kısa süre içinde Avukat Hakları Merkezini kurmak olacaktır. Duruşmada, savcılıkta, karakolda, icra dairesinde, büroda ve mesleğimizi icra ettiğimiz her platformda itilip kakılmak, mesleki faaliyetlerimizden dolayı saldırıya uğramak, darp edilmek, tutuklanmak,  tarafsızlığını yitirmiş bağımlı bir yargılama ile cezalandırılmak istemiyoruz.  Mesleki faaliyetinde sorun yaşayan meslektaşlarımızın 7 gün 24 saat ulaşabilecekleri Avukat Hakları Birimi Acil destek Hattını devreye sokarak meslektaşlarımızın her an ve her yerden Barosuna ulaşmasını ve yaşadığı sorunu baroya aktarabilmesini sağlayacağız. Bu sorunlara Baro adına hemen müdahale edebilmek adına her ilçemizde orada bulunan meslektaşlarımızın nöbetleşe görev alacakları acil müdahale timlerimiz ile mümkün olan en kısa süre içinde sorun yaşayan meslektaşlarımızın yanında olacak, onu yaşadığı sorun ile baş başa bırakmayacağız. Haklarımızı kıskançlıkla koruyacağız, mesleğimizi kıskançlıkla koruyacağız, meslektaşlarımızı kıskançlıkla koruyacağız. Temel hak ve özgürlükleri, adil yargılanma hakkını tavizsiz bir şekilde kıskançlıkla savunacağız.
Yine eş zamanlı olarak, bu mümkün olmaz ise hemen ardından, Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Merkezi’mizi kuracağız. Sadece içinde bulunduğumuz yılda 285 kadın öldürüldü, sadece geçtiğimiz eylül ayında 19 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Barolar bu kadın cinayetlerine kadın hakları ihlallerine sessiz kalamaz. Biz de kalmayacağız. Pandemi sürecinde kadınların yaşadığı şiddet karşısında tüm kurum ve kuruluşların yaşadığı/yaşattığı çözümsüzlük halini gördük. Bu Merkezimiz bünyesinde, Belediyeler ile koordinasyon halinde çalışacak Şiddetle Mücadele ve Destek Merkezi ve yardım hattı açacağız… Laikliğin bitirilmesi, toplumun şeriat kurallarına göre dizayn edilmek istenmesi kadınları böyle vuruyor. Cumhuriyetle gelen kadın hakları geri alınmak, yüzyıllarca süren mücadeleler sonucunda elde edilmiş hakları yok edilmek, kadınlar tekrar eve kapatılmak karanlığa teslim edilmek isteniyor… Gericilikle uzlaşılmaz, mücadele edilir. Biz gericilikle uzlaşmayacağız, laik demokratik ve sosyal hukuk devletinin savunucuları olan hukukçular gericilikle uzlaşmayacak. Uzlaşmanın sonucunun nerelere varabileceğinin somut örneğini vermek istiyorum; İran’da, kıyafet kurallarına uymadığı gerekçesiyle “ahlak polisleri” tarafından gözaltına alınan 22 yaşındaki genç bir kadın, Mahsa Amini, gördüğü şiddet sonrası hayatını kaybetti. Bütün dünyada ve ülkemizde de kadınlar ayağa kalktı. Burada hakları için mücadele eden tüm kadınları selamlıyoruz ve mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu desteğimizi sunmaya hazır olduğumuzu ilan ediyoruz, İstanbul Sözleşmesi’ni Yaşatacağız!
Merkez olarak yapılandırmayı istediğimiz bir başka görev ve mücadele alanımız, insan hakları alanıdır. Korumak ve savunmakla yükümlü olduğumuz insan hakları konusunda çalışmalarımızı koordine etmek, hak ihlallerini raporlamak ve müdahil olmak konusunda çalışma yapacak bir İnsan Hakları Merkezi kuracağız. Bu Merkez bünyesinde kuracağımız Cezaevi İzleme Komisyonu ile de İl merkezinde ve ilçelerimizde bulunan cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine müdahil olmayı, tutuklu ya da hükümlülerin cezaevi koşullarından kaynaklı yaşadığı sorunların tespiti ve çözüm yollarının takibini sağlamak istiyoruz.
Bir başka toplumsal yara çocuklarımızdır. Son zamanlarda gittikçe artan çocuk istismarı haberleriyle sarsılıyoruz. Utanç duymamak elde değil. Çocukların her türlü ihmal ve istismarına karşı etkin bir mücadele yürütebilmek amacıyla çocuk haklarının hayata geçirilmesinin takipçisi olmak, yargılamalarda çocuğun bireysel mücadelesi yanında yer almak ve yürütülecek tüm bu mücadele ve savunmalarda ‘çocuğun üstün yararı’na çalışmak için çocuk hakları komisyonumuzu da güçlendirecek ve yeniden yapılandıracağız. Bu konuda söylemek istediğim bir başka konu da şu; bugün genel kurulumuza çocuğunu bırakabileceği bir yer bulamadığı için gelemeyen meslektaşlarımızın varlığından haberdar mıyız? Özel gereksinim duyan çocukları olan meslektaşlarımızdan ya da? Bu meslektaşlarımız için Baromuz hiç mi bir şey yapamaz? Öncelikle Baro Hizmet binamızda olmak üzere anne olan meslektaşlarımızın kullanımı için çocuk bakım ve emzirme odalarını açacağız. Meslektaşlarımızın duruşmalara girebilmek ya da başka mesleki faaliyetini icra ederken çocuklarını bırakabilecekleri kısmi süreli kreşler, çocuk atölyeleri ve çalışma alanları kuracağız. Baro hizmet binamız buna elverişlidir. Bir sonraki adım ise bu çalışmayı il ve ilçe adliyelerine taşımak, oralarda da bu oda, kreş ve atölyelerin açılması için çalışma yürütmek olacaktır. Özel gereksinim duyan çocukları olan meslektaşlarımıza baro olarak nasıl ve ne şekilde destek ve katkıda bulunabileceğimize meslektaşlarımızla birlikte karar vereceğiz. Tekrar ediyorum; dayanışma güçlendirir.
Arkadaşlar içinde yaşadığımız bu kentin coğrafyasının yüzde 65’i maden arama ruhsatı ile ruhsatlandırılmış durumda. Bu kent, ekolojik yıkım ve kıyamet projeleri ile denizini, ormanlarını, doğasını, tarım alanlarını, tarihi mirasını içeren SİT alanlarını hızla kaybediyor. Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser, madenini alamadığı ormanı yakar, kıyılarımıza ucube oteller dikerek halkın kullanımına kapatır, bunun için Marmaris’te milli parkı yağmalar, Milas İkizköyde Akbelen Ormanı’na Bodrum’da Cennet Koyu’na göz diker, Yatağan Deştin’e çimento fabrikası ile saldırır. Bunun adı yağmadır, bunun adı talandır, bunun adı para uğruna çevrenin, kar uğruna doğanın katledilmesidir, ekolojik yapının bir daha geri gelmeyecek şekilde yok edilmesidir. Bunun adı insanların temiz bir çevrede yaşama hakkının ihlal edilmesidir. Katledilen sadece çevre doğa kıyılarımız ormanlarımız değildir, bu yağma ve talana olanak verecek şekilde kanunların tüzüklerin yönetmeliklerin değiştirilmesi yoluyla hukuktur. Kuralsızlığın kural haline getirilmesi, temel hak ve özgürlüklerin çiğnenmesidir. Baromuz bütün bu ihlallere de duyarlı olmak, yapacağı itirazlar, açacağı davalar ile bu duyarlılığını göstermek zorundadır. Çevre komisyonumuz kentimizdeki bütün bu yağma ve talana karşı halkın mücadelesine katkı sunacak şekilde yeniden yapılandırılacaktır.
Genç meslektaşlarım, bu mesleğe atılırken kurduğunuz hayalleri de, başladıktan sonra bu hayallerinizin nasıl yıkıldığını da biliyoruz. Büronuzu açtığınızda yaşadığınız mutluluğun, devamlı artan sabit giderler ve rekabet ortamında iş yapabilmenin zorluklarıyla nasıl tüketildiğinin de farkındayız. CMK uygulaması ile para kazanabilmenin, komik bile olmayan CMK ücretleriyle nasıl mümkün olmadığını tecrübe etmiş bulunuyorsunuz. Gencecik meslektaşlarımızın bu ağır yüke dayanamayıp intihar ettikleri haberlerini artık duymak ve yıkılmak istemiyoruz. Öncelikle Baromuzun mali kaynaklarının verimli kullanılmasını sağlayarak bir Avukatlar Yardımlaşma Sandığı kurmayı ve bu yolla da sizlere faizsiz destek kredileri, kira yardımı vb. yapabilmeyi hedefliyoruz. Bu konuda Türkiye barolar Birliğinin de yapabilecekleri olduğunu biliyoruz ve onu da harekete geçirmeyi sizler adına görev addediyoruz. Baroyu hemen omuz başınızda hissettirmek, bu sorunlar karşısında yalnız olmadığınızı göstermek istiyoruz.
Biraz önce sistemin hukuku piyasalaşmaya açması sonucu mesleğimizin içinden nasıl bir işçi avukat kesimini ortaya çıkardığını ve özellikle genç meslektaşlarımızın nasıl hızla işçileştiklerini açıklamaya çalıştım. İşçi avukatlar; emeğini ‘serbest hukuk piyasasında’ satarak geçimini sağlayan avukatlar. İşçi avukatlar; son yıllarda hızla artan hukuk fakültesi sayısı ve kontenjanları nedeniyle ‘piyasaya’ arzlarının hızlanmasıyla beraber kapitalizmin klasik arz talep ilişkisi sonucu ucuz ve kolay ikame edilebilir işgücü olarak kullanılan avukatlar. İşçi avukatlar; sayılarına her geçen yıl binlercesinin eklenmesi sonucu işverenlerin yerlerine kolayca başkasını ikame edebileceğini bilen ve bu nedenle işsiz kalma tehdidiyle hak gaspları karşısında susmak zorunda bırakılan avukatlar. İşçi avukatlar; 8 saatlik iş günü kuralının geçerli olmadığı, fazla çalışmanın ücretlendirilmediği, alınan gerçek maaş üzerinden sigortalanmanın şans kabul edildiği, öğle tatili-yemek molası-çay molası gibi hakların olmadığı, müvekkillerini tanımayan, yazdığı dilekçenin altına kendi imzasını dahi atamayan, ‘hukuk alıp satan’ ancak hukukun uğramadığı bürolarda avukatlık hizmeti veren işçilerdir. Bu meslektaşlarımız varlıklarının artık yasal bir statüye kavuşturulmasını bekliyor. İşçi avukatlığın avukatlık Kanununda açıkça yer alması ve kanuna işçi avukatların çalışma koşullarını düzenleyen, ekonomik ve sosyal haklarını koruma altına alan hükümlerin eklenmesi için çalışacağız. İşveren avukat ile işçi avukat arasında tip sözleşme yapılması ve bu tip sözleşmelerde işçi avukatın ekonomik ve sosyal açıdan güvence altına alan düzenlemelere mutlaka yer verilmesi, işçi avukata ödenecek ücreti avukatlık asgari ücret tarifesinde yer verilmesi, bu ücretin adil ve insanca bir standarda bağlanması ve ödenmemesinin yaptırıma tabi olması bu meslektaşlarımızın hak ve hukukunun korunmasına katkısı olacak uygulamalar olacaktır ve biz de bu uygulamaları hayata geçirmek için elimizden geleni yapacağız.
Meslektaşlarımızın sağlık ve mesleki sorumluluk sigortaları ile güvence altına alınmalarını mutlaka sağlayacağız. Baro’muzun olanaklarını bu konuda da seferber edeceğiz.
Arkadaşlar bizler baroyu “başkan ve adamları” olarak yönetmeyeceğiz. Sizlerin baro faaliyetinin 2 yılda bir genel kurullara gelip oy kullanmakla sınırlı kalmasını değiştireceğiz. Biliyoruz ki, sorunlar sadece Baro başkanı ve yönetimlerinin alacağı kararlar ile çözülmez.  Sorunlar ortak akılla ve örgütlü bir yapıyla, örgütlü bir mücadele ile çözümlenebilir. Baroyu kurullarla, meclislerle birlikte yöneteceğiz. Alınacak kararlara her üyemizin katılımını sağlayacak bir yapıyı mutlaka hayata geçireceğiz. Demokrasiyi önce kendi içimizde yerleştirecek ve kesintisiz uygulamayı sağlayacağız. Meslek örgütümüz olan baroları gerçek anlamda örgütlü çalışma alanı haline getirmediğimiz sürece mücadele sonucunda neler kazandığımızı ve neleri değiştirdiğimizi değil, mücadelede boyunca gösterilen kişisel performansları konuşur, kişileri alkışlamaya devam ederiz.
Şeffaf olacağız. Yönetim Kurulunda alınan kararlar Baro’muz web sitesinde yayınlanacak ve her bir üyemizin bu kararlara erişimini olanaklı hale getireceğiz.
Üst örgütümüz olan birlik seçimlerinde uygulanan delege sistemi demokratik katılımın önündeki en büyük engellerden biridir. Yasal düzenleme ile bütün üyelerin birlik başkanını ve yönetim organlarını seçmek için doğrudan seçimlere katılmasının önündeki engellerin derhal kaldırılması gerekmektedir. Böylece birlik yönetiminin belirlenmesinde etkili olan bürokratik yapı ve anlayış büyük bir ölçüde değişecektir. 
Değerli meslektaşlarım, önümüzde yaklaşan genel seçimler var, yurttaşlarımızın kullanacağı her oyun değeri var, seçmen iradesinin seçim hileleri ile sakatlanmasına izin vermemek demokrasiyi koruma ve savunma görevi kapsamında Barolara da sorumluluk yüklemektedir. Bu sorumluluk hukukçu kimliğimizin de bir gereğidir. Muğla’da kurulacak her sandıkta oyların güvenliğini sağlamaya talibiz, Baromuzun bu güvenliği sağlayacak gücü de var, gerekli altyapı ve işbirliği imkanları da var. Öncelikle ve ivedilikle seçim hukuku ve güvenliği konusunda etkin, eğitim seminer çalışmaları yapmak üzere Seçim Hukuku Komisyonunu hayata geçireceğiz.
Biliniz ki az önce anlattıklarım birer vaat değil, yapacaklarımızın kısa bir özetidir. Bunların küçük bir kısmının 4 dönem ve daha düne kadar yönetimde yer alan aday arkadaşlarımız tarafından da paylaşılmış olmasından kıvanç duyduk. Duyduk da, insan düşünmeden edemiyor, 4 dönemdir yönetimde idiniz neden yapmadınız, yapamadınız diye. Keşke yapsaydınız.
Sizlere geleneksel baro anlayışının neden ve nasıl değişmesi gerektiğini, gelişen toplumsal sosyal ve ekonomik olaylar karşısında nasıl bir baro olması gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Yarın karar günümüzdür.
Vereceğiniz karar ile ya bugüne dek süren baro işleyiş ve anlayışının bundan sonra da devamına onay vereceksiniz, ya da artık yeter diyecek, demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri, laikliği, piyasacılığa karşı sosyal hakları, talana karşı doğal varlıklarımızı, yağmaya karşı kentlerimizi savunan, kamucu ve eşitlikçi, militarizme, şovenizme ve ırkçılığa karşı duran, herkes için adalet isteyen, avukata kendini yalnız ve savunmasız hissettirmeyen bir Baroya evet diyeceksiniz
Karar sizin.
Biz; gel, katıl, destekle, birlikte değiştirelim diyoruz. Sevgili meslektaşım Esin’in deyişiyle Muğla’ya ÇAG yakışır diyoruz.
Söz de sizde, yetki de sizde, karar da sizde.
Saygılar sunuyorum.”

Paylaş:

  • X'te paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) X
  • Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) Facebook
  • WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) WhatsApp
  • Telegram'da paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır) Telegram
Paylaş
Önceki Haber Bodrumspor farklı kazandı: Bodrumspor 5-0 Sakaryaspor
Sonraki Haber Av. Sezayi Gökmen: “Bağımsız ve laik Türkiye’yi savunan, Atatürk ilkelerine gönülden bağlı bir baro için yola çıktık”

Bizi Takip Edin

29.7k Takipçi Beğen
2.7k Takipçi Takip Et
21.2k Takipçi Takip Et
850 Abone Abone Ol

En Çok Okunan Haberler

Bodrum Kadın Platformu’ndan “17 Mayıs Uluslararası Homofobi Bifobi Transfobi İnterfobi Karşıtı Gün” açıklaması: “17 Mayıs’ta bir kez daha buradayız, birbirimizin yanındayız”
Toplumsal Cinsiyet
menteşe şehir tiyatrosu, uluslararası shakespeare festivali, menteşe şehir tiyatrosu juliet and romeo, menteşe tiyatro
Menteşe Şehir Tiyatrosu, Uluslararası Shakespeare Festivali’nde “Juliet and Romeo” oyununu sahneledi
Kültür&Sanat
dağ taş aş bizim platformu 20 mayıs, dağ taş aş bizim platformu muğla arısı, dağ taş aş bizim platformu dünya arı günü, fethiye dünya arı günü, muğla arısı
Dağ Taş Aş Bizim Platformu’ndan Dünya Arı Günü’ne ilişkin açıklama: “20 Mayıs Dünya Arı Günü’nde gündemi Muğla arısı belirledi”
Ekoloji
sinpaş işçi hakları İnşaat-İş Sendikası sinpaş açıklaması
İnşaat-İş Sendikası’ndan Sinpaş Plaza önünde eylem: “Sinpaş tarihe yaptığı hırsızlıkla geçecek, doğayı tahrip etmesiyle geçecek”
Gündem
Slow Food Gökova, Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nü kutladı
Ekoloji

Hakkımızda

  • Biz Kimiz?
  • Gizlilik İlkeleri / Privacy Policy
  • Künye
  • İletişim
  • Politika Belgeleri

Kategoriler

  • Gündem
  • Politika
  • Toplumsal Cinsiyet
  • Ekoloji
  • Yaşam
  • Kültür&Sanat
  • Spor
  • Özel Haberler
  • Resmi İlan

Sosyal Medya

  • Twitter
  • Facebook
  • İnstagram
  • Youtube

İlçeler

  • Fethiye
  • Bodrum
  • Menteşe
  • Marmaris
  • Datça
  • Milas
  • Seydikemer
  • Köyceğiz
  • Ortaca
  • Dalaman
  • Ula
  • Yatağan
  • Kavaklıdere

Copyright © 2023 Gündem Fethiye. Tüm Haklı Saklıdır.

Welcome Back!

Sign in to your account

Lost your password?