Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda gerçekleşen “Büyük Akbelen Buluşması”na katılan Bodrum Belediye Başkanı ve CHP’nin Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Aras, “Doğayı bizim için yaratılmış gibi düşünüp her şeyi yok ediyoruz. Doğa olmazsa insan da olmaz” dedi.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nda dün (17 Mart) Muğla’nın farklı ilçelerinden ve Türkiye’nin farklı illerinden yurttaşlar, “Köylülere yapılan baskılara dur demek için her gün dinamitlerin patladığı Akbelen’deyiz” diyerek yeni nöbet alanında bir araya geldi.
“Akbelen’de Büyük Buluşma” için siyasi parti temsilcileri, sivil toplum örgütleri Akbelen Ormanı yeni nöbet alanında saat 11.00’den itibaren toplanmaya başladı. Etkinliğin başlaması ise yurttaşların araçlarının jandarma ekipleri tarafından nöbet alanına gelene kadar durdurulması nedeniyle daha geç başladı.
Buluşmaya katılan Bodrum Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Aras Gündem Fethiye’ye konuştu.
“BURADA YOK EDİLEN BİR MEDENİYET, DOĞAL YAŞAM VE İNSAN YAŞAMI VAR”
Aras, Akbelen’de iki yıldır süren bir mücadele olduğunu dile getirerek, “Biliyorsunuz termik santrallerin hayatını sürdürmesi için kömüre ihtiyaç duyuyorlar” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 200 bin dönümlük alanda ucuz, düşük kalorili linyit olduğunu söyleyen Aras, “Bunu tabii çıkarmak için her türlü girişimi yapıyorlar. Haliyle onların da ihtiyacı o ama burada yok edilen, belki de kömürden çok daha önemli bir medeniyet, doğal yaşam var ve insan yaşamı var” dedi.
Aras, bütün mücadelenin bunun üzerine olduğunu belirterek, “Burada yaklaşık bin hektara yakın bir orman alanı zaten geçtiğimiz aylarda yok edildi, kesildi, tepeler yok ediliyor, doğa yok ediliyor. Milyonlarca yılda oluşan toprak yapısı yok ediliyor” ifadelerini kullandı.
“2 BİN DÖNÜM ARAZİNİN DAHA KAMULAŞTIRILMASI SÖZ KONUSU OLDU”
Yeraltı sularının zarar gördüğüne dikkat çeken Aras, bölgede ciddi bir yaşam mücadelesi olduğunu belirterek şu sözlere yer verdi:
“Şimdi geçen gün de biliyorsunuz bir acele kamulaştırma kararıyla 2 bin dönüm arazinin daha kamulaştırılması -arazi dediğimizde zeytinlik, tarım arazisi, köylülerin yaşadığı alanlar buralar- buranın kamulaştırılması söz konusu oldu. Sonra iki gün sonra yerel seçimde ön görülerek yerel seçimde bunun onlara zarar vereceğini düşünerek bu karardan geri döndüler.”
Aras, yerel seçim olmasaydı kamulaştırma kararından geri dönülmeyecek olduğunu vurgulayarak, “Biz bunu biliyoruz da ama bu karardan geri dönülmesini yine çok önemsiyoruz. Bunun için çaba gösteren Aydın Bey’e de teşekkür ediyoruz. Bu arada huzurlarınızda ama buradaki samimiyeti biz çok göremiyoruz” dedi.
“1 NİSAN’DAN SONRA GÖRECEĞİZ ASIL SAMİMİYETİ”
1 Nisan’dan sonra asıl samimiyetin belli olacağını dile getiren Aras, “Burada zaten yaklaşık 40 yıldır köyler taşınıyor. Bütün tarımsal araziler, dereler, tepeler, ağaçlar, biyoçeşitlilik, ekosistem, her şey yok ediliyor burada” ifadelerini kullandı.
Aras tekrar ağaç dikileceğinin söylendiğine değinerek, “Yani Allah aşkına, insan eliyle bu doğal oluşumu bir daha hayata geçiremezsiniz değil mi? O yüzden bitkisinden toprağına, ağacından çiçeğine, kuşuna, böceğine her şeye sahip çıkmak zorundayız” sözlerine yer verdi.
İklim krizini hatırlatan Aras, “Doğanın yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğu dönemde göllerin kuruduğu, akarsuların yok olduğu dönemde, bizim doğaya sahip çıkmamız gerekirken kendimizi sanki doğanın bir hamisi gibi sahibi gibi görüyoruz” dedi.
“İNSAN DOĞANIN BİR PARÇASIDIR, DOĞA OLMAZSA İNSAN DA OLMAZ”
Ayrıca Aras, “Doğayı bizim için yaratılmış gibi düşünüp her şeyi yok ediyoruz. İnsan doğanın bir parçasıdır, doğa olmazsa insan da olmaz. Bunun bilincinde olmalarını bekliyoruz. Ancak öyle bir yapı var ki… Çok obur bir yapı var. Bu obur yapı sermaye için para için rant için o kadar iştahlı ki gözü başka hiçbir şey görmüyor” ifadelerini kullandı.
Bu yapının binlerce yıldır meyve veren zeytin ağacını bir günde, bir saatte yok edebildiklerini belirten Aras, “Bu kadar vicdansız” diyerek şu sözlere yer verdi:
“Ondan sonra yine milyonlarca yılda oluşmuş toprakları gözü görmüyor. Bunları, orada yaşayan insanları gözü görmüyor. Şu anda böyle bir tehditle, tehlikeyle burası karşı karşıya ama bugün burada olan köylülerimiz, aktivistlerimiz, çevre örgütlerimiz, siyasi partilerin temsilcileri, doğa severler, gönülüler… Herkes geldiler ve Akbelen’e sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bu çok değerli bir çaba.”
“BÜTÜN VATANDAŞLARIMIZI BU MÜCADELEYE DESTEK VERMEYE DAVET EDİYORUM”
Aras, bir taraftan hukuki mücadeleyi sürdürürken bir taraftan da bir araya gelmiş insanların sinerjisiyle, gücüyle seslerini yükseltebileceklerini söyleyerek, “Bu tür inorganik müdahalelerin önüne geçebiliriz” dedi.
Bütün yurttaşların; kendi geleceklerine, çocuklarının geleceğine ve ülkenin geleceğine sahip çıkmasını istediğini belirten Aras, “Onun için kendilerini bu mücadeleye omuz vermeye, destek vermeye davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
“ENERJİ POLİTİKALARINI TAMAMEN MERKEZİ HÜKÜMET YÖNETİYOR”
Aras, termik santrallerin su kullanımı ile ilgili Büyükşehir’in başlattığı hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini aktararak, “Enerji politikalarını tamamen merkezi hükümet yönlendiriyor ve yönetiyor. Yani enerji politikaları konusunda büyükşehirlerin herhangi bir yetkisi yok” sözlerine yer verdi.
Merkezi hükümetin; acele kamulaştırma kararlarıyla, kararnamelerle veya maden yasasıyla enerji politikalarını yürütmeye çalıştığını dile getiren Aras, şu ifadeleri kullandı:
“Enerji yasasıyla bu işi yönetmeye çalışıyor ama bizlerin de derdi doğru argümanlarla akademik ve bilimsel akılcı raporlarla, mahkemeler yoluyla bunun aslında doğru olmadığını, burada yapılanın tamamen bir yok oluş olduğunu, doğa tahribatı olduğunu, burada yok olan bir insanın yaşamına kast olduğunu bunları anlatacağız.”
“BÜYÜK KENTLERDE BİRİKEN MİLYONLARIN ANADOLU’YA GERİ DÖNMESİNİN SAĞLANMASI LAZIM”
Aras, yapılması gerekilenin büyük kentlerde biriken milyonların Anadolu’ya geri dönmesininin sağlanması olduğuna değindi.
Bunların yanı sıra Aras, “Böyle politikalar güdülmesi lazımken tamamen emperyalist veya sermayedar bir politikayla bu insanlar büyük kentlere taşınıp, kendi köylerinde kendi geçimlerini sürdürebilirken oralarda işçi yapılıyorlar, oralarda köleleştiriliyorlar, mülksüzleştiriyorlar, yerlerini sattırılıyorlar ondan sonra ve yavaş yavaş işte ülkeyi küresel sermaye teslim ediyorlar” dedi.
Yapılmaya çalışılanın ülkeyi küresel sermaye teslim etmek olduğunu çok iyi bildiklerini belirten Aras, “Ben halkımızın da bu konuda bilinçlenmesini ve bu mücadeleye sahip çıkmasını istiyorum” sözlerine yer verdi.
“İKİ TANE BARAJ KURUDU; BIRAKIN SUYU BİZE VERMEYİ KENDİLERİ DE SU ALAMADI”
Aras Bodrum’daki barajların kurumasına değinerek, “İki tane baraj kurudu geçtiğimiz dönem ki termik santrallere su veren barajda kurudu. Termik santral bile su alamadı oradan geçtiğimiz dönem. Yani bırakın hani bize vermeyi, bizi düşünmeyi onlar kendileri de su alamadı” dedi.
İki barajın kurumasının yanı sıra yerelaltı sularının çekildiğini, seviyesinin düştüğünü ve Bodrum’da çok ciddi su sıkıntısı yaşadıklarını belirten Aras, şu ifadelere yer verdi:
“O yüzden bu suyun birinci derecede yaşam için kullanılması gerektiğini sonra tarımsal daha sonra endüstri, sanayi ve enerjide kullanılması gerektiği zaten anayasal bir zorunluluk. Ama insan yaşamı tabii kimsenin gözünde değil. Önemli olan onların iştahlarının tamamen doyurulması.”
“SUYU BAŞKA İŞ İÇİN KULLANIYORLAR VE BİZ BURADA SUSUZ KALIYORUZ”
Aras, onların iştahlarının kapatılmasının mümkün olmadığını söyleyerek, “Doymuyorlar ve suyu birinci öncelikte enerji için, sanayi için, başka iş için kullanıyorlar ve biz burada susuz kalıyoruz. Halk sağlığı problemleri, yaşamsal problemler hasıl oluyor, baş gösteriyor” dedi.
Su konusunda mücadeleyi sürdüreceklerini belirten Aras, “Geri dönülmez şekilde tahrip olan suları koruyup yeni su kaynakları, yeni su temini çalışmalarıyla da vatandaşlarımızın su ihtiyacına karşılık vereceğiz” sözlerine yer verdi.
“GEMİYİ GETİRİP ORADAKİ ÇAMURU TEMİZLEMEK ÇÖZÜM DEĞİL”
Ayrıca Aras, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Muğla Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Aydın Ayaydın’ın talebiyle Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın deniz temizliği için iki gemi görevlendirmesi hakkında konuştu.
Aras, 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri sonrasında da deniz temizliğinin devam edeceğine inanmak istediğini belirterek, “Samimiyetleri asıl o zaman belli olacak ama o gemilerle ilgili de şunu söylemek istiyorum. Gemiyi getirip oradaki çamuru temizlemek çözüm değil” ifadelerini kullandı.
Çözümün; körfeze dökülen derelerin ıslahı olduğunu söyleyen Aras, “Çözüm, oraya gelen molozların, çamurun, toprağın ya da derelere atılan çöplerin denize dolmasını engellenmesi için yapılacak dere ıslahları, tersip bentleri, denize akan atık suların kontrolü, ileri biyolojik tesisler kurmak” dedi.
Aras bunların birkaç tane kurulduğunu, bir tek Göcek’te kaldığını ve onu da kuracaklarını dile getirdi.
“ASIL KAYNAĞINI KURUTMAK LAZIM”
Temizlemenin çözüm olmadığını vurgulayan Aras, “Yani sen alırsın tekrar o oraya dolar, yani düşün sokağı süpürüyorsun tekrar toz oluyor, aynı durum. Asıl kaynağını kurutmak lazım” sözlerine yer verdi.
Aras, çözüm hakkında konuşarak, “Bunun yolu da bir dere ıslahları, iki atık sorma tesislerinin rehabilitasyonu, üç denize sintine bırakan teknelerin sintilerinin engellenmesi, atık sularını bırakmanın engellenmesi. Bununla ilgili de atık su alım teknelerini çoğaltacağız bütün Muğla kıyılarında” dedi.
Denize atık su bırakılmasını engellerlerse, dereler ıslah edilirse ve ileri biyolojik arıtma tesisleriyle atık sular engellenirse temizlikle sorunun çözüleceğini aktaran Aras, şu ifadeleri kullandı:
“Ama bu şekilde seçimden önce gemi getir, ben bunu yapacağım deyip getir koy… Yol açacağım deyip seçimden önce… Mesela Ortakent, Yalıkavak yolunda da aynı şeyi yaptılar. İki tane greyder getirmişler. Sekiz yıldır yapamadıkları yolu şimdi on beş günde bitireceklermiş. Yani bunlar hikaye, bunlar şaka gibi işler.”
“GENEL SEÇİMDEN ÖNCE VERİLEN SÖZLERİ HEPİMİZ BİLİYORDUK”
Aras, Muğla halkının çok bilinçli olduğunu söyleyerek, “Genel seçimden önce verilen sözleri hepimiz biliyorduk ama genel seçimden sonra birdenbire dolar 31 lira oldu, mazot 45 lira oldu. Simiti bile fiyatı açısından sınırladılar, simit fiyatı yükselmesin diye. Ne diyebilirim ki bunu herkes görüyor” dedi.