Aralık Feminist Kolektif, TBMM Adalet Komisyonu tarafından onaylanan 10. Yargı Paketi’ne ilişkin açıklama yayımladı. Açıklamada, “Ceza üst sınırı bir yıldan bir buçuk yıla çıkarıldı diye erkekler kadınları yaralamaktan mi vazgeçecek? O aradaki birkaç aydan ötürü mü önlenemiyordu şiddet?” diye soruldu.
Aralık Feminist Kolektif, sosyal medya hesabı üzerinden; 10. Yargı Paketi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu tarafında kabul edilmesine karşı açıklama yayımladı.
“Sözde ceza artırımı, özde cezasızlar” başlığıyla yayımlanan açıklamada, şu ifadeler kullanıldı:
“Feministler, bunu tam 11 yıl önce Haziran 2014’te söylediler. O zaman da, artık alıştırıldığımız şekliyle bir torba yasa kapsamında Türk Ceza Kanunu (TCK) düzenlemesi getirilmiş, cinsel suçlarda cezaların artırıldığı söylenmişti.”
O zamanlar kadınlara ve çocuklara karşı cinsel suçlar gibi çok temel bir konunun muhataplarıyla hiç tartışılmadan torba yasa yöntemiyle getirilmesinin itiraz konusu olduğunun vurgulandığı açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Aradan geçen 10 yılda, torba yasa dışında bir yasa yapım yöntemi bırakılmadı. O zaman da yasada yapılan kategorik ayrımların çocuklara yönelik tacizde tam tersine cezayı düşürdüğü söylenmişti.”
“SÖZDE CEZA ARTIRIMLARIYLA YARGI PAKETLERİNDE, KADINLARA VE ÇOCUKLARA KARŞI SUÇLARIN VİTRİN OLARAK KULLANILMASINA İTİRAZ EDİYORUZ”
Açıklamada, son 10 yılda gündeme getirilen her ceza artırımıyla ilgili “Cezayı artırmak çözüm olsaydı bu 10 yılda kadınlara ve çocuklara yönelik erkek şiddeti azalır, failler cezasız kalmaz, kadınlar onlarca uzaklaştırma kararına ve suç duyurularına rağmen göz göre göre öldürülmezdi” dedikleri belirtildi.
10. Yargı Paketi’nin de kadına yönelik şiddette cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı amaçladığını iddia ettiği ve Noterlik Kanunu’ndan TCK’ya, İnfaz Kanunu’na birçok kanunu düzenlediğinin altı çizildi.
İstanbul Feminist Kolektif’in 10 yıl önce sözlerle ilgili şu ifadeler kullanıldı:
“Bugün hâlâ sözde ceza artırımlarıyla yargı paketlerinde, torba yasalarda, kadınlara ve çocuklara karşı suçların vitrin olarak kullanılmasına itiraz ediyoruz.”
“CEZA ARTIRIMININ BİR ADALET ARACI OLMADIĞINI, CEZASIZLIĞI DA ASLA ORTADAN KALDIRMADIĞINI, TAM TERSİNE DERİNLEŞTİRDİĞİNİ HATIRLATIYORUZ”
Açıklamanın devamında ise şunlara dikkat çekildi:
“Feminist mücadelede, insan haklarını yok sayan bir perspektif benimsemeyen bizler; ceza artırımının bir adalet aracı olmadığını, cezasızlığı da asla ortadan kaldırmadığını, tam tersine derinleştirdiğini hatırlatıyoruz.”
Açıklamada, 10. Yargı Paketi ile ilgili şu sorular soruldu:
“Örneğin cezası 13 yıldan 20 yıla olan kasten öldürmeye teşebbüsün 14 yıldan 21 yıla çıkarılmasıyla önlenebileceğine, o bir yıllık ceza farkının erkekleri kadınları öldürmekten alıkoyacağına inanmamızı mi istiyor gerçekten ya da kasten yaralama suçuna bir altı ay ekleyerek mi kadınlar korunacak? Ceza üst sınırı bir yıldan bir buçuk yıla çıkarıldı diye erkekler kadınları yaralamaktan mi vazgeçecek? O aradaki birkaç aydan ötürü mü önlenemiyordu şiddet?”
Açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı:
“Bir yandan erkek şiddetinin kaynağı olan erkeklerin; kadınlara, LGBTİ+lara, çocuklara şiddet uygulamasını meşru kılan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmayı hiç hedef edinmeyip hatta tam tersine bunun bahsini bile yasaklayıp öte yandan ‘bir yıl fazla ceza verdik’ diyerek şiddeti önleyeceğini iddia edenlere keşke gülebilsek. Keşke hakkında dalga geçer gibi yasa yaptıkları konu hayatlarımız, can güvenliğimiz olmasa.”
“KADINLARA, ÇOCUKLARA YÖNELİK SİSTEMATİK ERKEK ŞİDDETİNDEN KAYNAKLANAN SUÇLAR, GENEL GEÇER SUÇ KAPSAMI İÇİNDE ERİTİLİYOR”
Bugün de bir yandan ceza artırımı adı altında erkek şiddetine yönelik cezasızlığın bir yandan da toplumsal cinsiyet eşitliğinin kriminalize etme yaklaşımının devam ettiğinin vurgulandığı açıklamada, şunlara dikkat çekildi:
“Hasta tutsakları, siyaset yaptıkları, iktidarı eleştirdikleri için rehin tutulanları özgür bırakacak bir adım atılmıyor. Üstüne iki yıl altındaki tüm suçlara aynı muamele yapılarak sokakta basın açıklaması yapanı tutuklamanın zemini, kadına yönelik şiddeti önleme bahanesiyle oluşturuluyor.”
Sokağa çıkmak, eylem yapmak, protesto etmek gibi eylemlerin; kriminalize edilmeye çalışıldığının belirtildiği açıklamada, “Kadınlara, çocuklara yönelik sistematik erkek şiddetinden kaynaklanan suçlar, genel geçer suç kapsamı içinde eritiliyor” denildi.
Bir erkeğin sokakta, kavgada başka bir erkeği tehdit etmesiyle örneğin aynı evde yaşadığı ya da boşandığı kadını ölümle tehdit etmesinin kaynağının ve sonuçlarının aynı olmadığının vurgulandığı açıklamada, aynı suç kapsamında ele alındığına dikkat çekildi.
“BU İNFAZ PAKETİNİ HAZIRLAYAN PATRİYARKAL, SALDIRGAN POLİTİKANIN KARŞISINDA OLACAĞIZ”
10. Yargı Paketi’nin; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının güçlendirilmesi, öngörülebilir bir adalet sisteminin oluşturulması, hukuki güvenliğin kuvvetlendirilmesi gibi gerekçelerin öne sürülerek getirildiğinin altının çizildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Bu paket, ne siyasi tutsaklara yönelik son derece adaletsiz infaz rejimini ortadan kaldırıyor, ne hasta tutsakların özgürlüğüne kavuşmasını sağlıyor, ne erkek şiddetini önlüyor ne barışa dair bir adım içeriyor. Şiddetin her türlüsüne sıfır tolerans ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlayacağı iddia edilen bu infaz paketi, hukuktan bahsedemediğimiz Türkiye’de, erkek şiddetini önlemekten aciz, adaletsizliği derinleştirecek bir öneridir.”
Açıklamanın sonunda ise “Ne yazık ki yıllar önce feministlerin çok benzer iddialarla mücadele ettiği gibi bugün yine bu infaz paketini hazırlayan patriyarkal, saldırgan politikanın karşısında olacağız” denildi.