Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için kesilmesine karşı mücadele edenlere açılan davanın karar duruşmasında, iki kişiye verilen hapis cezası para cezasına çevrilerek toplamda 19 bin 20 lira para cezası verildi. Mahkeme dosyadaki eksiklerin giderilmesinin, savunma ve adil yargılanma hakkının talep edilmesine rağmen savunmanın tüm taleplerini reddetti.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için kesilmesine karşı mücadele eden yurttaşların yargılandığı davanın, dün (26 Haziran 2023) görülen yedinci duruşması Milas 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nde saat 14:00’te başladı.
Akbelen Ormanı’nda, hem Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’nin (YK Enerji) kesim yapması hem de orman yangını riski nedeniyle nöbet tutan 11 kişiye, 10 Ağustos 2021 gecesi yaklaşık 200 kişilik jandarma müdahale etmiş, iki yurttaşa kamu görevlisine mukavemetten dava açılmıştı.
Duruşmada, yargılanan İkizköylü Gülören Demir ve aktivist Füsun Ergün ile avukatları hazır bulunurken, çok sayıda yurttaş İkizköylüler ile dayanışmak için Adliye önünde hazır bulundu.
ŞİKAYETÇİ OLAN JANDARMA, AYNI ZAMANDA SORUŞTURMA GÖREVLİSİ
Demir’in avukatı Arif Ali Cangı, hem soruşturmacı hem de şikayetçi konumunda olan jandarmanın ifadesinin alınacağı duruşmadan haberdar edilmediklerini söyledi ve soru sorma hakkı talep edildiğini hatırlattı. Cangı, şikayetçi olan iki jandarmanın aynı zamanda soruşturma görevlisi olarak görev yapmış olması ve soruşturma evrakı ile ifadeleri arasında çelişkilerin bulunması üzerine kendilerine soru sormalarının önemli olduğunu belirtti.
Sonuç olarak, şikayetçi ifadesi olarak dayanılan delilin toplanamamış olmasına vurgu yapan Cangı, yeniden şikayetçi jandarmanın ifadesinin alınmasını ve bu defa duruşma davetinin gönderilmesini ısrarla talep ettiklerini söyledi.
Cangı, jandarmanın köylülere müdahale ettiği alanın özel mülk olmasının kanıtlanmasına ilişkin tapu kaydının getirilmesi ve olayın canlandırılabilmesi için olay yerinde mahkeme tarafından keşif yapılmasını da talep etti.
Diğer yandan, 10 kişilik gruba 200 kişilik jandarma ile müdahale edilmesi emrini veren ve gayri insani muameleye maruz bırakan kamu görevlileri hakkında soruşturma açılması taleplerinin reddedilmesi üzerinde, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurunun da dosya içine alınmasını istedi.
“TALEPLER YERİNE GETİRİLMEDEN SAVUNMA YAPMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Ayrıca Cangı, dışarıda hazır bulunan tanıklarının dinlenmesini, sanıklar ve diğer yurttaşlar için müdahaleden sonra düzenlenen sağlık raporlarının getirilmesini ve dosyaya sunulmuş olan müdahale görüntülerinin kayıtlarının da bilirkişiler tarafından incelenmesini talep etti.
Bu talepler yerine getirilmeden İkizköy savunucularının cezalandırılmasını talep eden savcılık mütalaasına karşı savunma yapmanın mümkün olmadığını belirten Cangı, savunma hakkının güvence altına alınması için önce bu taleplerin yerine getirilmesini, ardından da yeniden mütalaa verilmesini talep etti.
FÜSUN KAYRA: “JANDARMA TARAFINDAN DARP EDİLDİM, KİŞİLİK HAKLARIMA SALDIRILDI”
Mahkemede konuşan ve hakkında yalan beyanlarda bulunulduğunu belirten aktivist Füsun Kayra ise jandarmayı darp etmediğini aksine kendisinin jandarma tarafından darp edildiğini dile getirdi.
Olaya ilişkin görüntüler izlendiğinde kendisine jandarma tarafından orantısız güç kullanıldığının görüleceğini söyleyen Kayra, darp dışında kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu söyledi.
“BU KADAR ÜZÜLMEYİN BUNUN ÜST MAHKEMESİ DE VAR”
Füsun Kayra’nın avukatı Nehir Bilece beyanda bulunduğu sırada, Gülören Demir fenalaşarak dışarı çıkarıldı. Panik atak krizi geçirdiği öğrenilen Demir için Adliye’ye sağlık ekipleri çağırılarak, ambulansta Demir’in tedavisi yapıldı.
Sağlık ekipleri beklendiği sırada mahkeme hâkimi Demir’in yanına gelerek sakinleştirmek amacıyla kendisinin de Demir yaşında annesi olduğunu ve mahkeme sonucu hakkında endişelenmesine yer olmadığını çünkü bir üst mahkemede itiraz edilebileceğini söyledi.
“KARAR ZATEN BELLİ Mİ?”
Adliyedeki yurttaşlar ise hâkimin sözlerine tepki göstererek kararın zaten belli olup olmadığını sordu.
Verilen aranın ardından duruşma yeniden başladığında Avukat Arif Ali Cangı, yaşananların tutanağa geçirilmesini talep etti. Hakimlerin görüşlerini kararlarıyla açıklayabileceğini söyleyen Cangı, ihsas-ı rey yasağını hatırlattı ve hâkimin bu dosyada üst mahkeme yolunu göstermesinin ihsas-ı rey niteliğinde olduğuna dikkat çekti.
İhsas-ı Rey nedir?
Adalet Bakanlığı Hukuk sözlüğüne göre İhsas-ı Rey şöyle tanımlanıyor:
- Tarafını belli etmek
- Hâkimin devam etmekte olan davaya ilişkin görüşünü (kararını) belli ederek davanın seyrini etkilemesidir.”
REDDİ HAKİM TALEBİ BİR KEZ DAHA REDDEDİLDİ
Mahkeme hakiminin adli yargılamanın gereği olarak mahkemenin yargıçlığından çekilmesi gerektiğini söyleyen Cangı, bu taleplerinin yerine getirilmemesi halinde reddi hâkim talebinde bulunacaklarını dile getirdi. Başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın duruşmaya ara verilmesini talep etti.
Mahkeme hâkimi ise talebin duruşmayı uzatmak amacıyla yapıldığının açıkça ortada olduğu gerekçesiyle reddi hâkim talebini reddetti.
Talebin reddedilmesine karşı itiraz dilekçesi hazırlamaya başlayan Cangı mahkemeden dilekçe için hazırlık süresi istedi fakat mahkeme bu talebin de yargılamayı uzatmak amacıyla yapıldığı gerekçesiyle reddetti.
Cangı, duruşma sürdüğü sırada bir yandan da dilekçesini hazırlayarak mahkeme heyetine sundu.
NEHİR BİLECE: “TANIKLARA VE MÜŞTEKİLERE SORU SORMA HAKKIMIZ BÜTÜNEN SAVUNMA HAKKI VE ADİL YARGILANMA HAKKI OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİDİR”
Füsun Kayra’nın avukatı Nehir Bilece ise şikayetçi jandarmalara soru sorma hakkının savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti ve şikayetçilerin beyanlarındaki çelişkilerin giderilmesini istedi. Olay anı görüntülerin ise duruşma sırasında izlenmesini talep etti.
Bilece ayrıca Cumhuriyet Savcısı mütalaası sonrasında geçen dört celsede dosyaya pek çok evrakın girdiğine vurgu yaparak mütalaanın yeniden alınmasını talep etti.
TÜM TALEPLER REDDEDİLDİ
Mahkeme savunmanın, adil yargılanma taleplerine rağmen, tüm taleplerini reddetti.
Şikayetçi olan jandarmaların yeniden ifadesinin alınıp soru sorulmasına ilişkin, mahkeme tahininin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden görülebileceği ve hazır bulunabileceği gerekçesiyle ve hali hazırda jandarmalar dinlenmiş oldukları için talep reddedildi.
Olayın geçtiği alanın özel bir arazi olduğunun tespiti için istenen tapu kayıtları ve keşif yapılması ise yargılamaya katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddedildi.
Jandarmaya müdahale emri verenler hakkında Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itirazın dosyaya dahil edilmesi talebi, yargılama konusu ile ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle reddedildi.
“İKİZKÖYLÜLERİN HASTANE RAPORUNUN DOSYAYA GETİRİLMESİNİN YARGILAMA İLE İLGİSİ YOK”
İkizköylü tanıkların dinlenmesi taleplerine dair ise daha önce mahkemenin bu konuda ret kararı verdiği ve tanık beyanlarının dosya içinde olduğu söylenerek reddedildi.
Sanıkların jandarma tarafından darbedildiğine dair sağlık raporlarının getirilmesi talebi ise yargılama ile ilgisi bulunmadığı bahanesiyle reddedildi.
Dosyaya sunulan görüntülerin incelenmesi için bilirkişi raporu talebi ise görüntülerin mahkeme tarafından da görülebildiği ve incelenebildiği gerekçesiyle reddedildi.
HAPİS CEZASI PARA CEZASINA ÇEVRİLDİ
Mahkeme heyeti, İkizköylü Gülören Demir’e “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” ve “kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle hakaret” suçundan 11 bin 20 TL para cezası verildi.
Ayrıca, Gülören Demir ve Füsun Kayra’ya kamu görevlisinin görevini yaptırmamak için direnme suçundan 6 ay 20 gün hapis cezası verildi fakat hapis cezası para cezasına çevrilerek iki kişiye ayrı ayrı 4 bin TL para cezası verdi. İki kişiye toplamda 19 bin 20 lira para cezası verilmiş oldu.
Duruşma sonrası Avukat Arif Ali Cangı, Avukat Nehir Bilece ve Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı Nejla Işık; adliye önünde açıklamalarda bulundu.
“BURADA SAVUNMA HAKKI YOK SAYILDI”
Yargılama sürecini ‘tırnak içinde bir yargılama’ olarak değerlendiren Av. Arif Ali Cangı, “Burada savunma hakkı yok sayıldı. Ceza mahkemeleri kanunu yok sayıldı. Müvekkillerimiz yaşam alanlarını Akbelen Ormanı’nı korumak için hiçbir şiddete başvurmadan, demokratik haklarını kullanarak, vatandaşlık görevlerini yaptıkları için 10 kişiye karşı 200 jandarma ile sürüklenerek gözaltına alındılar, yaralandılar. Üstüne üstlük şimdi de yargılandılar” dedi.
“YARGILAMANIN BAŞLANGICI ZATEN HUKUKA VE VİCDANA AYKIRIYDI, YARGILAMANIN KENDİSİ DE ÖYLE İŞLEDİ”
Yargılama sonucunda ceza verildiğini ve para cezasına çevrildiğini aktaran Cangı, “Yargılamanın başlangıcı zaten hukuka ve vicdana aykırıydı. Yargılamanın kendisi de öyle işledi. Bütün yasal haklarımız yok sayıldı. Gerçekten acı verici bir şey. Savunma hakkının bu kadar yok sayıldığı bir yargılamayı şimdiye kadar görmedik. Sonuçta bir ceza verildi. Müvekkillerin jandarmaya direndiği, hakaret ettikleri gerekçesiyle. Bu da para cezasına çevrildi. Taksitle ödenmesine karar verildi” ifadelerini kullandı.
“HAKİM DURUŞMA BİTMEDEN İSTİNAFI İŞARET ETTİ“
Hakimin duruşma tamamlanmadan koridorda istinafı işaret ettiğini söyleyen Cangı, “Yani verilen hüküm aslında verenin vicdanını temizlemeye yönelik bir hüküm. Ama verilen hüküm adil bir hüküm değil. Burada adalet sağlanmadı. Müvekkillerimiz; yaşam için, adalet için direndiler. Burada yargılandılar, adil olmayacak şekilde mahkumiyet karar verildi. Tabii ki bu dava burada bitmeyecek. Zaten hakim hanım da koridorda söyledi: ‘Bu dava burada bitmeyecek o kadar korkmanıza gerek yok’ dedi müvekkilimize. İhsas-ı rey olduğu gerekçesiyle itiraz ettik. O itirazlarımız da reddedildi” diye konuştu.
“İSTİNAF MAHKEMESİ’NİN BU KARARI CİDDİ BİR ELEŞTİRİYLE BOZACAĞINI UMUT EDİYORUZ”
İstinaf Mahkemesi’nde bu kararın bozulacağını umut ettiğini belirten Cangı, “Müvekkillerimiz, yaşam alanlarını ölesiye koruyorlar. Yaptıkları hiç öyle bir iş. Ben ölesiye olmasın, yaşanılası olsun diyorum hep onlara. Mahkeme kapılarında neredeyse öleceklerdi. Siz ölmeyin, yaşamaya devam edin çünkü yaptığınız iş gerçekten yaşamı savunma gibi kutsal bir iş. Biz istinaf başvurusunda bulunacağız. İstinaf Mahkemesi’nin bu kararı ciddi bir eleştiriyle bozacağını umut ediyoruz. Türkiye’nin hukuk tarihinden bu kararın silineceğini umut ediyoruz” dedi.
“VERİLEN KARAR BİZİM MÜCADELEMİZİN NE KADAR ÇETİN BİR MÜCADELE OLDUĞUNU GÖSTERİYOR”
Verilen kararın mücadeleleri için caydırıcı olmadığını söyleyen Cangı, “Bu tür müdahalelerle bu tür yargılama tehditleri ve ceza tehditleriyle de hiç kimse en kutsal savunmalardan birisi olan yaşamı savunma mücadelesinden buradaki insanları vazgeçiremeyecektir. Yazın sıcağında işini gücünü bırakmış bu kadar insan buraya niye geldi sanıyorsunuz? Akbelen Ormanı’nı vermemek için geldiler. O nedenle verilen karar bizim moralimizi bozmuyor, verilen karar bizim mücadelemizin ne kadar çetin bir mücadele olduğunu gösteriyor. Gerekli olan yasal, anayasal haklarını kullanmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“MÜDAHALE EMRİNİ KİM VERDİĞİ DAHA ORTAYA ÇIKMADI”
Jandarma müdahalesinin emrini kimin verdiğini soran Cangı, “11 Ağustos 2021 tarihinde 10 kişilik aktivist gruba 200 kişilik jandarma kuvvetiyle müdahale emrini kim verdiği daha ortaya çıkmadı. Hiç kimse üzerine almıyor. Bunun çözümlenmesi gerekiyor. Kim bu emri verdi, nereden gerek duyuldu bu emri vermek? Bu yüzden bir başvurumuz Anayasa Mahkemesi’ne şu anda” diye konuştu.
“AKBELEN ORMANI’NI VERMEYECEĞİZ”
Konuşmasının sonunda barolara çağrıda bulunan Cangı, şu ifadelere yer verdi: “Burada savunma hakkı yok sayıldı. Bütün baroları ben buna dikkat etmeye çağırıyorum. Yargılamamız devam etseydi bütün baroları bundan sonra duruşmayı takibe çağıracaktım. Çünkü savunma hakkının yok sayıldığı yerde işlerini yapmamış demektir. Görevlerini yapmamış demektir. Akbelen Ormanı’nı savunma direnişini kırmak için bu tür davalar açılacaktır. Bunlar direncimizi kırmayacaktır. Yaşamı savunma direnişimizi sonsuza kadar sürdüreceğiz ve mutlaka başaracağız. Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz.”
“MÜVEKKİLLERİMİZ SAVUNMA HAKKINI KULLANAMADI”
Avukatların ve müvekkillerinin savunma hakkını kullanamadıklarını söyleyen Av. Nehir Bilece ise, “Bu yargılamanın nasıl geçeceğini hep birlikte izlemeye devam ediyoruz. Yedi celsedir devam ediyoruz izlemeye. Bugün yedinci celsede maalesef ki bir karar açıklandı. Biz avukatlar savunma hakkımızı kullanamadık, müvekkillerimiz savunma hakkını kullanamadı. Hem adil yargılanma hakkı hiçe sayıldı hem savunma hakkı hiçe sayıldı” dedi.
“SANMASINLAR Kİ BİZ MÜCADELEDEN VAZGEÇECEĞİZ”
Üst mahkemelerde hukuki mücadelelerini sürdüreceklerine dikkat çeken Bilece, “Bugün yine gördük ki doğayı savunmak isteyenler, insan hakları mücadelesi vermek isteyenler, çevre hakları mücadelesi vermek isteyenler değil, şirketler kazandı. Gerçi bunu bu şekilde sanıyorlar, sanmasınlar ki biz mücadeleden vazgeçeceğiz.
Bizler istinafa ve daha üst mahkemelere, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) kadar. Eğer istinaftan istediğimiz kararı alamazsak AYM’ye kadar bu dosyayı taşımaya devam edeceğiz. Çünkü Yargıtay’ın, AYM’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) vermiş olduğu kararlar da bugün hiçe sayıldı. Barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı hiçe sayıldı, çevreyi koruma hakkı vatandaşlık görevi hiçe sayıldı” ifadelerine yer verdi.
“SÜRE TALEBİMİZ REDDEDİLDİ”
Duruşmada süre taleplerinin reddedildiğini anlatan Bilece, “Bugün burada müvekkilim savunma yapmak için süre istedi ancak kendisine süre verilmedi. Ben müvekkilimi savunmak için süre istedim. Daha önce verilen süre var olduğu, onun üzerine dört duruşma geçtiği, dört duruşmada birçok evrakın dosyaya gelip girdiği, bu sırada birçok olayın yaşandığı, reddi hakim süreçlerinin yaşandığı dosyaya deliller, görüntüler sunduğumuzu, bu delillerin incelemesini talep ettiğimizi ileri sürmemize rağmen, daha önce ilk verilen cezalandırmaya yönelik mütalaaya karşı verilen süreden dolayı bugünkü süre talebimiz reddedildi. Bu bir kesin süre değildir. Mahkemeler şunu sanabilir. Hani bir kez süre verdik, bir daha vermeyeceğiz. Hayır, süre verilebilir” dedi.
“MAHKEMENİN KARARI ZATEN HAZIRDI”
Mahkemenin kararının zaten hazır olduğunu belirten Bilece, “Başından beri, ikinci celseden bu yana mahkemenin kararı hazırdı. Bizim yedi celsedir vermeye çalıştığımız hak mücadelesi görmezden gelindi. Ama bundan sonra devam edeceğiz bu mücadeleyi vermeye. Sanmasınlar ki bitti. Mahkeme hakiminin koridorda ihsas-ı rey olarak değerlendirdiğimiz karar vermedikleri halde istinafın yolunu gösterdiği. Ancak biz hak ihlallerinin öncelikle ilk derece mahkemelerinde çıktığını, bunun kişinin özgürlüğüne kavuşma, beraat etme hakkının elinden alındığını, bu dosyanın bozulup gelmesiyle birlikte tekrardan burada görülecek yargılamanın bu süreci uzattığını ve müvekkillerin, yani kişilerin bu hak savunucuların bundan zarar gördüğünü defaten duruşmalarda, yedi celsede dile getirdik. Ancak maalesef ki ikinci celsede süren tavır yedinci celse de devam ediyordu. Bu yüzden de kararlarını bu şekilde açıkladılar” diye konuştu.
“MUTLAKA UMDUĞUMUZ KARARI ALACAĞIZ”
Uluslararası arenada seslerinin duyulduğunu söyleyen Bilece, şu ifadeleri kullandı: “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucular Özel Raportörü Mary Lawlor da bu dosyayı takip ettiğini açıklamıştı. Biz bunu altıncı celsede burada dile getirmiştik de. Birleşmiş Milletler tarafından da izleniyor ve Avrupa Konseyi tarafından da izlenen bir davaydı. Bunu da mahkemelerde dile getirdik. Çünkü defaten, ‘Adil yargılama hakkını ihlal ediyorsunuz, bakın savunma hakkını ihlal ediyorsunuz’ dedik. Evet, mahkeme hakim bizim sesimizi duymadı ama uluslararası arenada bu ses duyuldu, bu ses yankılandı ve desteklerini sürdürmeye devam edeceklerine inanıyoruz. Mutlaka umduğumuz kararı alacağız, Beklediğimiz kararı alacağız.”
KARDOK Başkanı Nejla Işık ise, orman yangınlarında nöbet tutanların bugün cezalandırıldığını ifade ederek, “Bugün yedinci duruşma. Ne yazık ki baştan bir hata, baştan bir yanlışlık var. Bunu yedi duruşmaya geldi geleli tekrar ediyoruz. Yangın zamanında yangını fırsata çevirip 105 ağacı katledenler, elini kolunu sallayarak her yeri maden altında yok etmeye, cehennem çukuruna döndürmeye devam ediyorlar. Ormanları yanmasın diye canı pahasına koruyanlar o yangın zamanında sabahlara kadar nöbet tutanlar; kesilmesin diye iki yıldır orada nöbet tutanlar bugün burada bu cezayla karşı karşıya kaldılar” dedi.
“İNADINA YAŞAYACAĞIZ, İNADINA AKBELEN ORMANI’NI YAŞATACAĞIZ”
Mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayan Işık, “Bunlar bizim sesimizi kesemeyecek, Akbelen Ormanı’nın sesini kesmeye yetmeyecek bu cezalar, bu davalar. Biz toprağımızı savunduk, toprağımızı savunuyoruz. Köyümüz maden çukuruna dönmesin diye dört yıldır mücadele ediyoruz. Davamızdan da, mücadelemizden de ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz. Pes etmeyeceğiz. Daha dirençliyiz bugün. İnadına yaşayacağız, inadına Akbelen Ormanı’nı yaşatacağız ve yaşatmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi.
NE OLMUŞTU?
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de, Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’nin (YK Enerji) termik santraline kömür sağlamak amacıyla maden sahasını Akbelen Ormanı’na doğru genişletmek istemesine karşı İkizköylüler Akbelen Ormanı’nda 17 Temmuz 2021 tarihinde nöbete başlamıştı.
İkizköylüler, Muğla’da orman yangınları devam ederken 8 Ağustos 2021 tarihinde YK Enerji’nin Akbelen Ormanın’nda ağaç kesimi yaptığını tespit etmiş ve kesime engel olmuştu.
10 Ağustos 2021 gecesi ise Jandarma ekipleri yaklaşık 200 kişi ile, 11 İkizköylüyü özel bir mülke ait nöbet alanında mülk sahibinin izin belgesi olması rağmen sürükleyerek dışarı çıkarmıştı. İki kişiye kamu görevlisine mukavemetten dava açılmıştı.
Davanın ikinci duruşmasında hazır bulunmasına rağmen İkizköylülerin tanıklarının dinlenmemesi, savunma avukatlarının Jandarmaya gece yarısı baskını emrini kimin verdiğinin araştırılmaması, sanıkların Jandarmanın orantısız güç kullanımı sonucu yaralanmalarını tespit eden adli tıp raporlarının dosyaya getirilmesi gibi taleplerin reddedilmesi üzerine reddi hakim talebinde bulunulmuştu.
Reddi hakim talebinin bir gerekçesi, şikayetçi jandarma astsubaylarından birinin ifadesi alınmadan Savcı tarafından esas hakkında mütalaada bulunulması olarak açıklanmıştı.
Reddi hakim talebi üzerine dosya Bodrum Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş fakat talep reddedilmişti. Bu karara da itiraz edilmesi ile dosya Muğla Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmiş fakat Mahkeme itirazı reddederek dosyayı yeniden Milas 3. Asliye Ceza Mahkemesi’ne göndermişti.