İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nı kömür madenine karşı korumak isteyen İkizköylüler ve ekolojistler çadır nöbetinin 505’inci gününde bir araya gelerek üçüncü bilirkişi raporu ve mahkeme kararına rağmen Akbelen Ormanı’nı ve yaşam alanlarını korumaya devam edeceklerini söyledi.
Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş’nin (YK Enerji) termik santrallerine kaynak sağlayan kömür madenini genişletmek amacıyla kesmek istediği Akbelen Ormanı’nı korumak için başlayan çadır nöbeti dün (4 Aralık) 505’inci gününe ulaştı.
İkizköylüler ve ekolojistler, Akbelen’in kömür madeni için kesilebileceğini söyleyen üçüncü bilirkişi raporu ve hemen ardından gelen Akbelen’de ağaç kesimini durduran kararın iptalinden bir gün sonra, çadırlı nöbet alanında düzenlenen etkinlikte bir araya geldi.
NEJLA IŞIK: “AKBELEN İÇİN MÜCADELE ETMEK BENİM İÇİN BİR GURUR”
Nöbet alanında Gündem Fethiye’ye konuşan Karadam ve Karacahisar Mahalleleri Doğayı ve Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı Nejla Işık, çadırlı nöbetin 505 gündür devam ettiğini fakat Akbelen ormanı için verilen mücadelenin 2019 yılındandın beri devam ettiğini söyledi. Işık, “500 gün dile kolay. O soğuk, aşırı sıcakları, karı, yağmuru… Çok zor yani burada bu nöbeti sürdürmek. Ama ne uğruna? Her zaman söylüyoruz, burada yaşamış olmak ayrı bir şey. Burada doğmuş olmak, burayı korumak, burası için savaşmak, mücadele etmek benim için bir gurur. Şöyle düşünüyorum burada yaşamıyor olsam da burayı duyduğum andan itibaren ve şu atmosferi hissettiğim andan itibaren buranın bu şekilde kalması için elimden geleni yapardım” dedi.
“BİLİRKİŞİLERDE VİCDAN OLMADIĞINI GÖRDÜK”
Akbelen Ormanı’nda madencilik çalışmasının yapılamayacağını, yapılırsa orman ve içerisinde yer alan ekosistemi geri dönüşü olmayacak şekilde yok edeceğini söyleyen ikinci bilirkişi raporunun aksine, ormanda madencilik çalışmasının yapılabileceğini söyleyen üçüncü bilirkişi raporu hakkında ise Işık şunları söyledi: “Vicdanlarının sesiyle karar vereceklerini umuyoruz demiştik ama vicdan olmadığını gördük bilirkişilerde. Ziraat mühendisi burada zeytinler madenden sonra dikilmiş ya da zeytinlerin madenlere hiçbir etkisi yok demiş. Bunu nasıl söyleyebilir? Burada üreten çiftçiler bangır bangır üç dört senedir bizim verimlerimiz yarı yarıya düştü diyorken. 20 sene önce bir ton yağ sıkan bir üretici şu anda 500 kilo yağ sıkıyorum diyor. 20 senedir verim bu kadar düşerken bunu nasıl görmezden geliyorlar?”
“BODRUM’DAKİ LÜKS PROJELER SU YOKSA BEŞ PARA ETMEYECEK”
Işık ayrıca Akbelen Ormanı’nın yalnızca Milas için değil tüm Muğla için önemli olduğunu anlattı. Geçimlerini buradan sağladıklarını söyleyen Işık, “Milas’a gidiyorum bir marul 10 lira olmuş. Ben burada her şeyi yetiştiriyorum. Ben burada bu topraktan, bu ormandan her besini alıyorken niye yani bu benim elimden alınsın. Niye ben buna izin vereyim? Akbelen Ormanı bizim için her şey demek. Toprak, vatan, tüm canlı insanca yaşam neyi sığdırabilirsiniz o kadar büyük ki bizim için Akbelen Ormanı. Dört senedir bu mücadelemiz sürüyor, 10 sene de sürse bu mücadeleyi sürdüreceğiz, vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Akbelen Ormanı’nın Muğla’nın geri kalanının su kaynakları için çok önemli olduğunu anlatan Işık, üçüncü bilirkişi raporundaki dava konusu bölgede akifer yani su veren jeolojik birim olmadığı, düşük akifer olduğu söylenmesini eleştirdi ve şunları söyledi: “Biz bilirkişileri götürdük. Akbelen’in orta göbeğine. Çünkü Akbelen’in kalbinde yüzlerce zeytin ağacı var dedik. Zeytin yasasına göre burayı kesemezsiniz dedik. Akbelen Ormanı’nın altında Çamköy’deki kuyuları besleyen su havzaları var, su damarları var dedik. Hem bizim tarım alanlarımızı besliyor, zeytinlerimizi besliyor hem Çamköy’deki kuyu sularını besliyor. Çamköy’deki kuyu suları da Bodrum’u besliyor dedik.
Bodrum’da Ali Ağaoğlu projesi yapılmaya çalışılıyor. Bakın Bodrum çok önemli, çok güzel bir turizm kenti. Oradaki evler beş para etmeyecek su bittiği zaman. Oradaki oteller, siteler, zenginlerin evleri beş para etmeyecek. Gelsinler Akbelen Ormanı’na sahip çıksınlar. Eğer susuz kalmayı göze alabiliyorlarsa.”
“HERKESİN ALTINA SIĞINDIĞI ZEYTİN AĞACININ YANINDAKİ SU KUYUSUNU GÖRMEMİŞ BİLİRKİŞİLER”
İnsanın yaşayabilmesi için en temel ihtiyacın su ve gıda olduğunun altını çizen Işık, Akbelen’de aslında herkes için temiz hava ve su hakkı için mücadele ettiklerini söyledi. Bilirkişilerin var olan su kuyularını görmek istemediğini belirten Işık, “Hani hafızalardan silinmeyecek bir fotoğrafa vardı biliyorsunuz, zeytinin gölgesine sığındı herkes aşırı sıcakta. Hemen o zeytin ağacının birazcık berisinde bir kuyu vardı. El kuyusu diyoruz biz ona. Elle yapılmış, içinde su vardı. Maalesef bilirkişiler ne bizim buradaki kuyularımızı, görmüş sularımızı görmüş, 85 kuyu çıkardık biz burada. Burada hiç su yokmuş, kuyu yokmuş. İnanamıyorum yani. Hakikaten bilimsellikten uzak, vicdanlarını kapatmışlar, gözleri kör olmuş, kulakları sağır olmuş. Saatlerce anlatalım, günlerce anlatalım hiçbir değiştiremezmişiz onlar için. Çünkü her biri satılmış maalesef. Ülkemiz için vatanımız için değil, şirketler için çabalamışlar onu görüyoruz. Çok üzgünüm böyle bir rapor çıktığı için” ifadelerini kullandı.
MELAHAT ÇULHA: “ÖLÜM DE OLSA AĞAÇLARIMIZI KESTİRMEYECEĞİZ”
İkizköylü Melahat Çulha ise 505’inci günde Akbelen’de mücadelelerini desteklemeye gelenleri gördüğü için çok mutlu olduğunu belirtti. Akbelen Ormanı’nı kestirmeyeceklerini belirten Çulha, “Ölüm de olsa kestirmeyeceğiz. Durduracağız. Gece dahi olsa koşup durduracağız. Buradan her şeyi alıyoruz biz. Çıntar, mantar, her mahsulü alıyoruz. Dikenler var onları da keçilerimiz yiyor. Onu için direniyoruz” dedi.
Termik santralin ve kömür madeninin üretimlerine çok büyük zarar verdiğini anlatan Çulha, “Biz bundan üç sene önce 40-50 teneke bal alıyorduk. Bu sene 20 teneke ancak alabildik. Basra çıkmadı. Önceleri bu termik daha çoğalmazdan önce herkes arılarını bu tarafa getiriyordu. Bir kişinin 300-400 arısı oluyordu ama bu sene yok. Basra yok çünkü. Dumanın, kömürün yüzünden hiç basra olmadı” ifadelerini kullandı.
BASRA BÖCEĞİ
Çam balı, arıların çiçek poleninden değil Akdeniz iklimine özgü bazı çam ağacı türlerinin gövdesinde yaşayan balsıra böceği olarak da adlandırılan basra böceğinin salgısını kullanarak ürettiği bir bal türüdür. Dünyada sadece Türkiye ve Yunanistan’da bulunur.
Basra böceğinin çamın özsuyunu emerek beslenmesi sonucunda artan özsuyu tatlı bir madde halinde atılır. Basra böceğinin Temmuz ve Ekim ayları arasında salgıladığı bu sıvı arılar tarafından toplanır ve bal üretilir.
Kömür madeni ver termik santralden önce köyünün güzelliğini anlatan Çulha, “Herkesin köyü kendine güzel ama, köyün güzelliğini görsen dünyada yoktu. Zeytin katliamı yaptık. Katil olduk. Dededen, neneden kalma zeytinlerimizi kestik. Mecbur dediler keseceksiniz. ‘Toprağın altında kalacağına kendin yak’ dediler. Ama böyle bir çaresinin olduğunu bilseydik kesmezdik. Ben ağlaya ağlaya odun yakıyorum. Arkamızda böyle bir şeyin olacağını bilseydik yapmazdık” dedi.
AYTAÇ YAKAR: “505 DEĞİL, 5 BİN 500 GÜN DE OLSA VAZGEÇMEYECEĞİZ”
Yeniköy-Kemerköy termik santrallerine kömür sağlamak için açılacak maden yüzünden İkizköyün istimlak edilen Işıkdere mahallesindeki evini terk etmek zorunda kalan, ardından İkizköy’ün Ova Mahallesi’ne borç ve kredilereler yeniden evini yapan fakat oradan da çıkması istenen İkizköylü Aytaç Yakar ise şunları söyledi: “505 gün değil 5 bin 500 gün olsa yine de vermeyeceğiz. Doğamızı yaşam alanımızı vermeyeceğiz. Gerekirse canımızı teslim edeceğiz, yine de vermeyeceğiz. Allah’ta bir kere doğdum bir kere ölürüm.
Bizim doğamızı, yaşam alanımızı, topraklarımızı, çamlarımızı bıraksınlar. Pis ellerini çeksinler üzerinden. Biz buz gibi temiz ellerimizle durmak istiyoruz. Biz asla yerimizi, toprağımızı, vatanımızı vermiyoruz.
Ben bir kere yerimden kalktım, Işıkdere’den kalktım. Altı ay sonra ihtarname geldi buradan da kalkacaksın Aytaç Yakar diye. Niye dedim, ben göçebe kuşu muyum? Göçebe kuşu bile geri dönüyor bir önceki yuvasına sığınıyor.”
Saat 14:00’te ise “Kömüre karşı yaşasın zeytin ağacı” başlığıyla bir söyleşi düzenlendi. Söyleşide Çiftçiler Sendikası (Çiftçi-Sen) Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu ve Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Cervatoğlu konuşmacı olarak yer aldı. Devamında ise söyleşi katılımcıların paylaşımlarıyla devam etti.
ADNAN ÇOBANOĞLU: “ZEYTİNİ KORUMA MÜCADELESİ GIDA EGEMENLİĞİNİ BÜYÜTME MÜCADELESİNİN PARÇASIDIR”
İlk olarak söz alan Adnan Çobanoğlu Gıda egemenliği kavramını üzerine konuşarak zeytinin buradaki yerini açıkladı. Çobanoğlu, gıda egemenliğini kısaca şöyle açıkladı: “Her halkın kendi kültürüne uygun ürünü üretmesi, tüketmesi ve erişim hakkıdır. 1996 yılında Dünya Çiftçi Örgütü (La Via Campesina) Dünya Gıda Zirvesi’nde dillendirdi ve dedi ki ‘Bizim kendi kültürümüze uygun ürünleri üretme, tüketme ve erişme hakkımız vardır, bize farklı kültürlerin şirketlerin gıdalarını dayatmayın’ demiştir.”
Yıllardır gıda egemenliği için mücadele verdiklerini söyleyen Çobanoğlu, “Yıllardır kendi kültürümüze uygun gıdayı üretme, tüketme hakkımızı elimizden almak için hamleler yapılıyor. Bugün de gıda krizi diye ifade edilen şey tam da budur. Bu hakkın elimizden alınmasıdır” ifadelerini kullandı.
Zeytinin ve zeytinyağının bu kavram içindeki yerine değinen Çobanoğlu, zeytine karşı geçmişten bugüne kadar gelen saldırılara değindi. Çobanoğlu, “Zeytini koruma mücadelesi tam da gıda egemenliğini büyütme mücadelesinin, açlığa karşı mücadelenin, şirketlerin kontrolüne geçen gıda siteminin değiştirmenin bir parçasıdır. Bunu değiştirebiliriz. Bu yönüyle bakıldığında Akbelen sadece çevre katliamına karşı duruş değil aynı zamanda ülkede ve dünyada yaşanan ekolojik krize, gıda krizine karşı bir duruştur, cevaptır.”
ERCÜMENT ŞAHİN CERVATOĞLU: “BURADA VERİLEN AYNI ZAMANDA DEMOKRASİYİ MÜCADELESİ”
Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Cervatoğlu yerel yönetimler ve yerel sorunlar üzerine konuştu. Cervatoğlu, “Bu onurlu direnişin yerinde misafiri olmak sevindirdi beni. Mücadelecisi olamadığım için üzgün olduğumu belirteyim. Keşke yanınızda her gün olabilsem. Bu aslında özgürlük mücadelesi. Sadece gıda egemenliğini sağlamak değil demokrasiyi getirme mücadelesi. Tek adam rejimine karşı demokrasi isteyenlerin mücadelesi aynı zamanda” dedi.
Yerel yönetimler konusunda deneyimlerini paylaşan Cervatoğlu, alternatif çalışmalar yapmaya çalıştıklarını çünkü doğa, insan, canlı, ağaç, orman, su olmadan yönetici olmanın anlamı olmadığını belirtti. Kuzeyin mücadeleci insanlarından selam getirdiğini söyleyen Cervatoğlu, “Yani Cerattepe’den, yani Fındıklı’da HES mücadelesinden, yani İkizdere’den selam getirdim. Akbelen’de yaşam mücadelesi veriliyor. Yaklaşık bin 600 kilometre uzaktayız biz. Bizim için bu mücadeleyi veriyorsunuz. Hakkari’de yaşan, Edirne’de yaşayan yurttaşlarımız için. İkizdere’de de aynı mücadele veriliyor. Çamlıhemşin yollarında Yeşil Yol projesine karşı mücadele eden Havva Teyzeler aslında buradaki bireylerle buluşuyor. Yani demokrasi ve özgürlük mücadelesi veriliyor” dedi.
NE OLMUŞTU?
Muğla’nın Milas ilçesinde bağlı İkizköy’de, bölge halkı YK Enerji’nin termik santrallerine yakıt sağlayan linyit madeni sahasını Akbelen Ormanı’na doğru genişletilmesine karşı çıkmıştı. 29 Nisan 2021’de ise İkizköylüler YK Enerji’ye Tarım ve Orman Bakanlığı’nın olur kararına istinaden Orman Genel Müdürlüğü (OGM) tarafından YK Enerji’ye Akbelen’de ağaç kesme izni verilmesine karşı hukuki süreç başlatmıştı.
17 Temmuz 2021’de Orman İşletmesi kesim ekibinin mahkeme kararını beklemeden Akbelen Ormanı’nda 30’a yakın ağaç kesmesine karşın İkizköylüler ormanda 24 saatlik bir nöbete başlamıştı.
8 Ağustos 2021’de şirket yangın sıçrama ihtimali olduğu gerekçesiyle yeniden kesime gelmiş ve 100’ün üzerinde ağaç kesmişti fakat İkizköylüler daha fazla ağacın kesilmesine yeniden engel olmuştu.
Bunun üzerine orman yangınları nedeniyle ormanlara giriş yasağı gerekçe gösterilerek 10 Ağustos gecesi Jandarma ekipleri özel bir mülke ait nöbet alanında, mülk sahibinin izin belgesi olması rağmen, 11 kişiyi sürükleyerek dışarı çıkarmış, Füsun Kayra ve Edibe Demir hakkında kamu görevlisine mukavemet suçundan dava açılmıştı.
Akbelen Ormanı’nın kesim izninin iptali için açılan davada mahkeme tarafından atanan bilirkişi heyeti 7 Eylül 2021’de bölgede keşif gerçekleştirmişti. Bölgede ilk yapılan keşifte hakimin avukatlara hakaret etmesi nedeniyle avukatlar Arif Ali Cangı, İsmail Hakkı Atal ve Şiar Rişvanoğlu reddi hakim başvurusunda bulunmuştu.
1 Mart 2022’deki ikinci bilirkişi inceleme öncesi Resmi Gazete‘de yayınlanan maden yönetmeliğindeki değişiklikle birlikte tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlarında madencilik faaliyetlerinin önü açılmıştı.
Mayıs 2022’de hazırlanan bilirkişi raporunda madencilik faaliyetlerinin orman ekosistemini tamamen yok edeceği kabul edilmiş ama aynı zamanda bölgedeki tüm kömürün çıkarılabilmesi için Akbelen Ormanı’nın madenciliğe açılması gerektiği de savunulmuştu.
8 Ağustos 2022’de ise üçüncü bilirkişi keşfi yapılmıştı.
İkizköylüler 23 Ekim 2022 tarihinde Milas’ta bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirerek, bilirkişilerin üzerindeki baskılara son verilmesini istemişti. Karadam ve Karacahisar Mahalleleri Doğayı ve Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı, İkizköylü Nejla Işık, “Biliyoruz ki vicdanlarının sesiyle yazılmış bilirkişi raporları Akbelen’in kurtuluşu olacak! Akbelen’i koruyacak bilirkişi raporunu umutla bekliyoruz” demişti.
Üçüncü bilirkişi raporu ise Akbelen Ormanı’ndan kömür madencilik yapılabileceğini söylemişti.