Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nı korumak adına sürdürülen çadır nöbetinin ikinci yılında çadırlı nöbet alanında forum düzenlendi.
Haber: Hülya Çetinkaya – Burak Necip Başar
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nın, Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi (YK Enerji) tarafından kömür madeni için kesilmesine karşı mücadele eden köylüler, başlattıkları çadırlı nöbetin ikinci yılı dolayısıyla dün (16 Temmuz 2023) bir araya geldi.
Akbelen çadırlı nöbet alanında gerçekleştirilen etkinlikte bir forum düzenlendi. Forumda; bölgede yaşayan yurttaşlar, milletvekilleri, siyasi parti temsilcileri, ekoloji örgütleri temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri söz aldı.
Forumun açılış konuşmasını yapan Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğayı Doğal Hayatı Koruma Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği (KARDOK) Başkanı Nejla Işık, iki yıldır çadırlı nöbetin devam ettiğini hatırlatarak, “Kolay değil, 730 gün yağmuruyla, karıyla, kışıyla sıcağıyla. Jandarma müdahalesini gördük burada. Şirketin her türlü psikolojik baskısını gördük burada” dedi.
“BU MÜCADELE ÇOK ONURLU BİR MÜCADELEDİR”
Yaklaşık dört yıldır mücadeleyi sürdürdüklerini belirten Işık, “’İkizköy’ü haritadan sildirmeyeceğiz’ diyen önde yiğit kadınlar ve yanımızda yiğit erkekler, ‘Trilyon da verseler bu köyü satmayacağız’ diyenler burada. Bu mücadele çok onurlu bir mücadeledir” diye konuştu.
“İYİ Kİ VARSINIZ”
Direniş sürecinde desteği olan tüm yaşam savunucularına teşekkür ettiğini belirten Işık, ne zaman yardım isteseler; Türkiye’nin her yerinden desteğe gelenler olduğunu vurgulayarak, “Siz orada bizim için de direniyorsunuz deyip koşup gelen yüreklere. O koca yüreklere kocaman teşekkür ediyoruz. İyi ki varsınız” ifadelerini kullandı.
“VATANIMIZI BU AÇGÖZLÜ ŞİRKETLERE VERMEYECEĞİZ”
Işık, “Akbelen’i de, Deştin’i de, Muğla’yı da, vatanımızı da bu açgözlü şirketlere vermeyeceğiz” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.
“TOPRAĞIMIZI ASLA VE ASLA BU BEŞLİ ÇETELERE YEDİRMEYECEĞİZ”
Nejla Işık’tan sonra söz alan İkizköylü Aytaç Yakar ise, direne direne kazanacaklarını ifade ederek, “Biz doğamızı, havamızı, suyumuzu, vatanımızı, toprağımızı asla ve asla bu beşli çetelere yedirmeyeceğiz. Bu Limak’a yedirmeyeceğiz” dedi.
“BİZ BU DEVLETİN ÇOCUKLARI DEĞİL MİYİZ”
“Biz bu devletin çocukları değil miyiz, biz bu devletin vatanseverleri değil miyiz?” diye soran Yakar, “Üzerimden ellerini, ayaklarını çeksinler. Gitsinler buradan istemiyoruz” ifadelerini kullandı.
“BİR TEK BEN KALACAĞIM BU MEMLEKETTE, YİNE DE TERK ETMİYORUM BURAYI”
Maden şirketi nedeniyle köyünden taşınmak zorunda kaldığını ancak şu an oturduğu yerden de taşınmasını istediklerini söyleyen Yakar, “Yerinden kalkan taş yosun tutar mı? Asla tutmaz. Tutmadığı için ben vatanımı, köyümü, toprağıma asla terk etmiyorum. Bir tek ben kalacağım bu memlekette yine de terk etmiyorum burayı” ifadelerini kullandı.
“HALA ‘ORMANLARIMIZ YOK OLMASIN, AKBELEN ÖLDÜRÜLMESİN’ DİYEBİLİYORSAK; BU DİRENİŞİN SONUCU”
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili Cumhur Uzun ise, neyin doğru neyin yanlış olduğunun yaşandıkça anlaşıldığını ifade etti ve fiili direnişin önemine vurgu yaptı: “Mücadelenin bir hukuki ayağı var, iki ayağı eylemsel ayağı var, üçüncüsü siyasi ayağı var. Bugün hala burada bu meydanda toplanabiliyor ve hala ‘Ormanlarımız yok olmasın, Akbelen öldürülmesin’ diyebiliyorsak bu buradaki fiili mücadelenin ve direnişin sonucu.”
“KEŞKE BİZİM DÜŞÜNCELERİMİZ BUGÜN İKTİDARDA OLABİLSEYDİ. BU TALANA, BU DÜZENE SON VEREBİLSEYDİK”
Mücadelenin siyasi ayağının önemine dikkat çeken Uzun, “Keşke bizim düşüncelerimiz bugün iktidarda olabilseydi. Bu talana bu düzene son verebilseydik. Bugün burada bu mücadelenizin taçlandırıldığı günlerin halayını çekiyor olsaydık. Onun için toplanabilmiş olsaydık. Fakat bizden yana yürümeyen bir siyasi iktidarla birlikte sürdürmemiz gereken, kutsal değerlerimiz uğruna mücadele etmemiz gereken günlerden geçiyoruz” ifadelerini kullandı.
“ENERJİYİ SAĞLIKLI OLARAK ÜRETEBİLMENİN YOLLARININ ARANMASI GEREKİYOR”
Enerjinin günlük yaşamda bir ihtiyaç olduğunu söyleyen Uzun, “Fakat biz ölmüşsek enerjiye ihtiyacımız var mı?” diye sorarak, “Meselenin böyle bakılabildiği bir ulviyet içinde ele alınması gerekiyor. O nedenle insanın yaşadığı ortamda ihtiyacı olan enerji kadar enerjiyi, bunu da sağlıklı olarak üretebilmenin yollarının aranması gerekiyor. Ülkemizin yapması gerekiyor” dedi.
Fosil yakıtlarından bir gün bile gecikmeden vazgeçilmesi gerektiğine dikkat çeken Uzun, “Devlet, bunu yapmak mecburiyetindedir. Bu direnişlerin sadece bölgesel anlamlarının ötesinde, ülkenin enerji politikasına yönelik bu değerli katkıları olacaktır” diye konuştu.
“BU MÜCADELE SÜRÜYORSA SİZLERİN EMEKLERİNİN SAYESİNDE”
Ormana giriş yasakları olduğu dönemde dahi Akbelen Ormanı’nda nöbet tutan yurttaşlar olduğunu hatırlatan Uzun, “Bu meydanda sabahlayan herkesin emeğine, yüreğine sağlık. Bugün bu mücadele sürüyorsa sizlerin emeklerinin sayesinde” ifadelerine yer verdi.
“BU REJİM VE BU SİSTEM BİZİ NEREDEYSE ÖLDÜRMEK İSTİYOR”
Akbelen direnişinin Türkiye’deki ekoloji mücadelesinin bir simgesi olduğunu söyleyen Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüsü İbrahim Akın, “Bu simgeleri çoğaltmaya çok büyük ihtiyacımız var. Nefes almaya, yaşamaya ve yaşamı korumaya çok büyük ihtiyacımız var. Çünkü yaşadığımız bu rejim ve bu sistem bizi neredeyse öldürmek istiyor” dedi.
“BU YAŞADIĞIMIZ SÜREÇ BİR SİSTEM MESELESİDİR”
Yüksek sıcaklıkların, depremlerin ve sellerin kader olmadığını söyleyen Akın, “Bunlar tamamen rantçı, talancı, yalancı siyasetin ve sistemin sonuçları. Biz ısrarla, inatla söylüyoruz. Bu yaşadığımız süreç bir sistem meselesidir. ‘İklimi değil, sistemi değiştir’ diye ısrarla söylüyoruz” ifadelerine yer verdi.
İklim krizi nedeniyle yaşamın tehlikede olduğunu söyleyen Akın, “O nedenle dayanışmayı büyütmeye, mücadeleyi yükseltmeye, ekolojik mücadelenin temel mücadelelerden birisi olduğuna inanmaya ve bunun için gerekeni yapmaya varız” dedi.
Yeşil Sol Parti olarak ekoloji mücadelesinin yanında olmaya çalıştıklarını söyleyen Akın, “Gücümüz yettiğince burada olmaya çalıştık. Ben Akbelen Ormanı direnişini sürdüren dostlarımızla birlikte olmak için yürüten bütün çalışmaları çok değerli buluyorum” ifadelerini kullandı.
“ANAYASA DİYOR Kİ; DEVLET ORMANLARI HİÇBİR ŞEKİLDE EKSİLTİLEMEZ”
2021 yılının Nisan ayında orman kesim iznine karşı iptal davası açıktılarını söyleyen Avukat İsmail Hakkı Atal ise, “O sırada cahil bir Tarım ve Orman Bakanı vardı, Bekir Pakdemirli isimli. 760 dönümlük Akbelen Ormanı’nı Limak Termik Santal şirketine satmıştı. Ben buna satma diyorum. Parayı yatırıyor orman kesim izin alıyor. Halbuki eski cahil Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’nin ve Limak’ın yaptığı iş Anayasa’nın 169. maddesine göre anayasal suç oluşturuyor. Çünkü Anayasa diyor ki; devlet ormanları hiçbir şekilde eksiltilemez. Yanan yok olan ormanın yerine yenisi dikilir. Dolayısıyla cahil Tarım Bakanı’nın bu ormanı Limak şirketine satma hakkı yoktu” dedi.
“BİZ ANAYASA’YA DAYANIYORUZ”
Muğla 1. İdare Mahkemesi hakimlerinin uzun süre yürütmenin durdurulması kararını vermemekte direndiklerini ifade eden Atal, “Deştin’de de bunu diyoruz, Akbelen’de de bunu diyoruz. AKP’li hakimlerin yürütmenin durdurulması kararı verip vermemesi. Limak’ı koruyup kollamaması bizim için hiç fark etmez çünkü bizim anayasal haklarımız var. Biz Anayasa’ya dayanıyoruz” diye konuştu.
Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olan yasa, yönetmelik hükümleri ve mahkeme kararlarının geçersiz olduğunu ve ormanları korumanın anayasal bir görev olduğunu söyleyen Atal, “Eğer biz bu ormanı korumazsak suç işleriz. Bizim ormanı korumak görevimiz sadece hakkımız değil. Direnişimiz meşru, hukuki ve anayasaldır. Bizi gerekirse buradan zorla çıkartırsınız. Zorla çıkartan, suç işleyecektir, ormanı koruyan bizler değil” ifadelerini kullandı.
“TERMİK SANTRALLERİN YAPTIKLARI TERÖRİZE BİR FAALİYETTİR”
Termik santrallerin doğaya zarar veren faaliyetlerini ‘terörize faaliyet’ olarak değerlendiren Atal, şunları söyledi: “Bugün suyumuzu bitiren, salgın hastalıklara neden olan, sıcak hava dalgalarına neden olan bu akıl tutulmasına sahip termik santrallerin yaptıkları Anayasa’nın 3. maddesindeki ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’nü bozmaya yönelik terörize bir faaliyettir.”
“BU YUVAYA YÖNELİK YAPILACAK OLAN HER TÜRLÜ SALDIRIYA KARŞI DİRENİŞ HAKKINIZ VARDIR”
Metalurji Yüksek Mühendisi Cemalettin Küçük ise, yaşam alanları savunanlarla yaşam alanlarını emtia olarak görenler arasında bir savaş olduğunu belirterek, “Şimdi bu mücadelede, bu yaşam alanları bizlerin yuvası. Nasıl ki ‘İkizköy yuvamız, vermeyeceğiz’ diyorsanız, bu yuvaya yönelik yapılacak olan her türlü saldırıya karşı direniş hakkınız vardır. Bunu Anayasa’da, yasada, kanunda bir yerde aramaya gerek yok. Bu doğal bir haktır” dedi.
“BU KONUYU KAPİTALİZMİN ENERJİ SORUNUNU ÇÖZMEK ÜZERE TARTIŞAMAZSINIZ”
Fransız Devrimi’nin temelini oluşturan, 26 Ağustos 1789’da demokrasi ve özgürlük sebep gösterilerek yayımlanan Yurttaşlık ve İnsan Hakları Bildirisi’ne değinen Küçük, “Madde 35 der ki: Hükümet halkın bir kısmı veya tamamı aleyhine karar alırsa, halkın buna isyan etme hakkı, temel haktır. Demek ki; sizler burada, Deştinliler orada, Bodrumlular orada eğer direniyorsa bu temel haktır. Bu konuyu kapitalizmin enerji sorununu çözmek üzere tartışamazsınız” diye konuştu.
“BİZE ENERJİ İHTİYACIMIZ VAR DİYE YUTTURMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin enerji kaynağı ve koridoru olmasını öngören bir programın işletildiğini söyleyen Küçük, “Yani enerjiyi buradan oraya direkt vermeleri gerekmiyor. Ama onların enerji yoğun bütün işlemlerine bizim coğrafyamızda yapmak üzere bize enerji ihtiyacımız var diye yutturmaya çalışıyorlar” ifadelerine yer verdi.
“EN DEĞERLİ ENERJİYİ BİRAZ ÖNCE KABAK ÇİÇEĞİNDE DOLMADAN YEDİK”
Etkinlikteki kabak çiçeği dolması ikramına değinen Küçük, şu ifadelerle sözlerini tamamladı: “En değerli enerjiyi biraz önce kabak çiçeğinde dolmadan yedik. Ellerinize sağlık. teşekkür ediyoruz. Mesele budur. Bu kabak çiçeğini onlara kaptırmamak üzere vermiş olduğunuz bu mücadelenin önünde saygıyla eğiliyorum.”