Bodrum’da Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı programında konuşan Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, iklim krizinin gerçekliğine vurgu yaparak geleceği kurtarmak üzere yaşanabilir kentleri inşa etmek için iklim hareketinin sesini yerelden yükseltmenin herkesin görevi olduğunu dile getirdi.
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Muğla’nın Bodrum ilçesinde “İklim Nötr Şehirler Hedefinde Adil Geçiş” temasıyla düzenlenen Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı 4’üncü Belediyeler Buluşması programında konuştu.
Dün (10 Aralık) Heredot Kültür Merkezi’nde gerçekleşen programda, etkinliğin açılış konuşmasını yapan Aras, iklimin siyasi sloganlara cevap vermediğini, ekonomik modellere karşı sorumlu olmadığını vurguladı ve “Aksine insanlık olarak bizler ekosisteme karşı sorumluyuz ve bugün bu sorumsuzluğumuz neticesinde bir çöküşe tanıklık ediyoruz. Bileşmiş Milletler bu çöküşü insanlık için kırmızı alarm olarak nitelendiren iklim raporu ile açıklıyor. Bu rapor burada olan biteni anlatacağımız aşamayı çoktan geride bıraktığımızı, bunu deneyimlediğimiz bir dönemde olduğumuza dikkat çekmekte” dedi.
“KENDİ MEZARIMIZI KAZMAMAK İÇİN YAPMAMIZ GEREKENLERİ TEKRAR DÜŞÜNDÜK”
Aras iklim krizi karşısında yaptıkları çalışmaları şu şekilde anlattı:
“Aranızda geçtiğimiz yıl yangın bölgesinde bulunanlar da muhtemelen vardır. Küçücük bir kıvılcımın tabiatı nasıl ele geçirdiğini ve bizi nasıl çaresiz bıraktığını bizzat deneyimledik. Kulaklarımızda tutuşan ağaçların sesleri vardı ve o ağaçlarla beraber yanan hayvanların çığlıklarını duyduk ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Kendi mezarımızı kazmamak için de yapmamız gerekenleri tekrar tekrar orada düşünmek zorunda kaldık. Yerel Yönetimlerde Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı çalışmaları da Karşıyaka Belediyesi ve belediyemizin öncülüğünde işte tam da bu sebeple ortaya çıktı. Aynı şekilde hep birlikte Küresel Başkanlar Sözleşmesi’ne imza attık ve Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı hazırlanma süreçlerine girdik. Tüm hizmetlerimizi iklim değişikliği ile mücadelede uyum ve azaltım çalışmaları kapsamında yeniden tasarlamak ve koordinasyon sağlamak üzere iklim değişikliği ve sıfır atık müdürlüklerimizi kurduk.
İklim değişikliği ile Avrupa Birliği’nin Ufuk Programı kapsamında da hibe çağrılarına başvurduk. Başvurmaya da devam ediyoruz. Avrupa Birliği’nin 2030 hedefi için belirlediği misyon çağrılarından 2030 yılına kadar desteklenmek üzere İklim Adaptasyon Misyonu seçildik ve Avrupa Birliği’nin 3 yıllık bir Ufuk Avrupa Projesi olan Craft Citys’ seçilerek iklim nötr geçişlerini sürdürülebilir kılmak ve yenilikçi yaklaşımları test etmek için seçilen 60 şehre dahil olduk.
Yine Avrupa Birliği hedeflerinin 2030 hedeflerinin belirlediği misyon çağırılarından 100 İklim Nötr Ve Akıllı Şehirler Misyonu’na başvurduk ve sivil toplumla birlikte 2030 da Bodrum’un iklim nötr olması ve diğer Avrupa şehirlerine öncü olması için ilgimizi belirttik. “Eş Düzeyli Öğrenme Fırsatları Programı’na” dahil olduk ve misyonla ilgili projelerde yer alma imkânı kazandık. Avrupa Birliği Araştırma ve İnovasyon Programı Çerçevesi Horizon 2020 kapsamında desteklenen ve finanse edilen PRIMA Programı kapsamında WEFE Nexus hibe çağrısına başvurduk. Liderliğini Münih Üniversitesi’nin yaptığı İtalya ve beş Akdeniz ülkesinin ve yer aldığı 10 Ortaklı 36 aylık “İklim-Akıllı ve Su Tasarrufu Öncü Tarımın Kurak Akdeniz bölgelerinde WEFE (Su-Enerji-Gıda Ekosistemi) Bağlantı Noktası Üzerindeki Etkisi” Proje Teklifimiz iki aşamayı da geçerek seçildi.
Buluşmalarımıza katılan tüm Belediye Başkanlarımız Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği karar ve hedefler doğrultusunda Başkanlar Sözleşmesi’ni imzalayarak Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planı (SECAP) hazırlama çalışmaları da bu adımları sıklaştırma çabalarımızdan biri oldu.”
“İNSAN EYLEMİNİN ESAS MOTİVASYONU KAPİTALİZM İLE BİRLİKTE TAMAMEN TÜKETİME DOĞRU EVRİLDİ”
Konuşmasının devamında ise Aras, insanın doğayla, canlılarla ve kendisiyle kurduğu tek yönlü ilişki düşünüldüğünde bugünkü kırmızı alarm durumunun şaşırtıcı olmadığına dikkat çekti. Aras, “Çünkü insan eyleminin esas motivasyonu kapitalizm ile birlikte tamamen tüketime doğru evrildi ve dünyayı mahveden şey artık bu tüketim alışkanlığı haline geldi. İhtiyacımızdan çok daha fazlasını alıyoruz. Çok daha fazlasını tüketiyoruz ve neoliberal politikalar çerçevesinde de bize bir örnek bir hayat biçildi. Tükettiğimiz kadar varız. Bu bize dayatılan bir şey” ifadelerini kullandı.
Buna hakkımız olup olmadığını sorgulayan Aras, devamında şu soruları sordu: “Dünyayı diğer varoluş biçimlerinin yok olması pahasına sömürmeye hakkımız var mı? Bizler, insanlar geleceğin vekilleri olarak bugün acaba nasıl hareket ediyoruz? Bunları düşünmemiz lazım. İnsanlığın daha evvel beş kez yaşadığı yok oluşun bir benzerini daha yaşamak zorunda mıyız? Genel Başkanımızın da son dönemde danışmanlığını üstlenmiş olan Jeremy Rifkin’in dediği gibi içinde yaşadığımız çağ, dayanıklılık çağı ve insanlar artık narsiste dönüşmüş durumda. Kendini seyrederek ömrünü tüketen insanlar olduk.”
“GENÇLER BU İŞİN FARKINDA”
Bu çağın bu şekilde atlatılamayacağına değinen Aras, gelecekleri için endişeli olan genç kuşakların doğa ile kurulan ilişkiyi şimdiden tartışmaya ve protesto etmeye başladığını söyledi. Aras, “Gençler bu işin farkında ve protestolara başladılar. Doğadan ayrı varlıklar olmadığımızı idrak etmek zorundayız. Bu konuda da umutluyuz. Çünkü Türkiye’de çok genç bir kuşak var ve bu dönüşümü gerçekleştirebilecek genç potansiyele sahip bir ülkeyiz” dedi.
“ADALET MERKEZLİ BİR YÖNETİM ANLAYIŞI İKLİM KRİZİNİN YARATACAĞI SORUNLARIN TRAJEDİYE DÖNÜŞMESİNİ ENGELLEYECEKTİR”
Aras konuşmasının sonunda ise yapılan bu tür zirveler ile bilimin ve aklın ışığında dayanışma içerisinde dönüşümü başlatacak iradeyi oluşturmaya kararlı olduklarını söyleyerek şunları ifade etti:
“Karbondioksit, metan ve nitrik oksit emisyonları tamamen durdurulsa bile, önümüzdeki yüzyıl içerisinde iklim krizinin olumsuz etkilerini önlemenin olanaklı olmadığı, insanlığın nereye doğru gittiği konusunda büyük belirsizliklerle dolu bir döneme girdiği belirtilmektedir. Ancak kesin olan bir şey varsa o da adalet merkezli bir yönetim anlayışı iklim krizi ile birlikte ortaya çıkacak sorunların bir trajediye dönüşmesini engelleyecektir.
Toplumsal dönüşüm adaletsizlikleri, mevcut dünyadan zarar görmede bile farklılık olarak göstermektedir kendisini, ki bu bir ironidir Türkiye ve Avrupa, iklim değişikliğine uyum sağlarken kimseyi arkada bırakmayacak politikaları hayata geçirmekte de kararlıdır. İkim değişikliği bir gerçektir. Eski günlere dönme şansımız olmadığını biliyoruz. O zaman şu andan itibaren geleceği kurtarmak üzere yaşanabilir, adil kentleri bir arada inşa etmek üzere iklim hareketinin sesini yerelden yükseltmek hepimizin görevidir. Haydi hep birlikte harekete geçelim.”