Akbelen Ormanı’nı ve tehdit altındaki yaklaşık 40 köyü kömür madenine karşı korumak başlatılan çadır nöbetinin üçüncü yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikte Gündem Fethiye’ye konuşan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras “Biz enerji üretimine karşı değiliz, farklı yöntemler var artık. Demode olmuş bu tesislerde ısrar edilmesini anlayabilmek mümkün değil” dedi.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nı ve köylerini Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (YK Enerji) tarafından genişletilmek istenen kömür madenine karşı koruyan köylülerin başlattıkları çadır nöbeti üçün yılını doldurdu.
Çadırlı nöbetin yıldönümü için dün (20 Temmuz) köylüler ve yaşam savunucuları Karadam Köyü’nde bir araya geldi.
Etkinliğe katılan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtladı.
Aras, konuşmasına, “Akbelen’de mücadele eden; cesur, kahraman Akbelenlilere ve onlara destek veren, Türkiye’nin her yerinden buraya gelen, aktivistlere, doğaseverlere, ülkesini, milletini, vatanını seven insanlara selam olsun bir kere bunu baştan söyleyelim” ifadeleri ile başladı.
“OMUZLARIMDA DAHA FAZLA BİR SORUMLULUK OLDUĞUNU HİSSEDİYORUM”
Üç yıldır Akbelen’de mücadelenin devam ettiğini belirten Aras, “Tabii ki belli noktalarda başarılı olundu. Durduruldu ama kolay değil, çok büyük bir mücadele bu. Biz bu mücadeleyi bütün Muğla’da sürdüreceğiz. Omuzlarımda daha fazla bir sorumluluk olduğunu hissediyorum” dedi.
Bodrum Belediye Başkanı olmanın ile Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı olmanın sorumluluk hissinin ayrı olduğunu söyleyen Aras, şu sözlere yer verdi:
“Muğla’da bütün kurdun, kuşun, börtü böceğin, ağacın, sokaktaki kedinin, köpeğin hepsinin sorumluluğunu omuzlarımda hissediyorum. Yaşamın sorumluluğunu hissediyorum omuzlarımda. O yüzden bu tür mücadelenin içerisinde Muğla Büyükşehir Belediyesi her zaman var olacak.”
“DEMODE OLMUŞ BU TESİSLERDE ISRAR EDİLMESİNİ ANLAYABİLMEK MÜMKÜN DEĞİL”
Aras, enerji üretimine karşı olmadıklarını, enerji üretmek için kullanılabilecek farklı yöntemlerin olduğunu vurgulayarak, “Yenilenebilir enerji, güneş enerjisi, hidrolik enerji var ama her şeye rağmen yangınlarda yok olan ormanlara rağmen zeytinlerimize rağmen hala daha burada demode olmuş bu tesislerde ısrar edilmesini anlayabilmek mümkün değil” ifadelerini dile getirdi.
Önemli olanın devlet politikası olduğuna değinen Aras, devletin enerji politikasını yenilenebilir bir enerjiye doğru döndürdüğü takdirde farklı bir tarafa doğru gidebileceğini belirterek, şu sözlere yer verdi:
“Ama enerji politikalarınızı halen daha özelleştirip sermayenin bunları kullanmasına izin verirseniz, o zaman işte sermayenin gözü kardan başka bir şey görmez. Ne ağaç görür, ne orman görür, ne kurt görür, ne kuzu görür; her şeyi yok eder ki burada olan bu zaten. Biz bununla mücadele ediyoruz şu anda. Bu felsefe ile mücadele ediyoruz. Biz bunun değişmesini bekliyoruz.”
“İKLİM KRİZİNİN ETKİLERİNİ HER GÜN HİSSEDİYORUZ, BİR YERDE ‘DUR’ DEMEK LAZIM”
Aras, Paris İklim Anlaşması’na imza atıldığını hatırlatarak, “İklim krizinin etkilerini her gün hissediyoruz. Ormanlarımız yok oluyor, yanıyor gidiyor, denizlerimiz kirleniyor. Her geçen gün tahribat daha da artıyor. Bir yerde ‘dur’ demek lazım, biz o ‘dur’ deyişi Akbelen’de, İliç’te, Karadeniz’de, Kaz dağlarında, her yerde haykırıyoruz” ifadelerini kullandı.
Yeraltı sularının, kuyulardan çekilen suların ve barajların artık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirten Aras, “Zaten hava sıcaklığını görüyorsunuz, iklim krizi derken bundan bahsediyorum. Barajlarımız buharlaşmayla birdenbire -hele yazın en sıcak zamanlarında- ölü hacmin altına düşüyor” dedi.
“SU İÇİN FARKLI YÖNTEMLER BULMAK BİZİM İÇİN ELZEM”
Aras şu an sadece Geyik Barjı’nın belli bir seviyede olduğunu, Mumcular Barajı’nın ise tamamen kuruduğunu yani ölü hacmin altına düştüğünü ve bu sebeple su alınamadığını belirterek, şu sözleri dile getirdi:
“Yeni kuyular açsak da tarımsal sulama etkilenecek, tuzluluk olacak, -burası denize sıfır- bir daha geri dönülmez şekilde tahrip olacak. O yüzden farklı yöntemler bulmak bizim için elzem. Bu keyfiyet değil, zorunluluk; hayati öneme sahip.”
Ayrıca Aras, “O yüzden Çevre Etki değerlendirmelerine baktığımızda desalinasyonun da aslında doğru yöntemlerle yapıldığı zaman -doğru akıntı yerlerinde, atık suyun bertaraf edilmesiyle- aslında etkilerinin diğerlerine nazaran daha az olduğunu da hesaplayabiliyoruz” dedi.
“DENİZDEN ARITMA GÜNDEMİMİZDE OLMALI ÇÜNKÜ KURAKLIK İNANILMAZ BOYUTLARDA”
Denizden arıtmanın artık gündemde olmak durumunda olduğunu çünkü kuraklığın inanılmaz boyutlara ulaştığını belirten Aras, şu ifadeleri dile getirdi:
“Tarımsal sulama kaynaklı barajları veya yeraltı sularını insan ihtiyacında yirmi dört saat sürekli kullandığım zaman bu sefer tarımsal sulama yok olacak. Gıda o zaman olmayacak, gıdaya erişemeyeceğiz. Tarımsal üretim tamamen biter memlekette. Bütün hepsini hesaplıyoruz.”
Bir planlama ajansı kurduğundan bahseden Aras, “Planlama ajansında bütün çalışmaları, bilimsel altyapı çalışmalarını yapacağız, akademik çalışmaları yapacağız. Halkımın karşısında şeffaf bir şekilde, hesap verebilir şekilde bunları koyacağım” dedi ve son olarak şu sözlere yer verdi:
“Diyeceğim ki; bakın bunun sonuçları bunlar, bunun sonuçları bunlar, bunun faydaları bunlar, zararları bunlar hep beraber karar verelim. Bunun için yaptım zaten planlama ajansımızı, yakında bunları hayata geçireceğiz.”