İklim Adaleti Koalisyonu, Amazon Havzası’nın ekolojik, kültürel ve sosyal önemini vurgulamak; ormansızlaşmaya, madencilik ve enerji projelerine, yangınlara ve iklim krizine dikkat çekmek için 2007’den bu yanan bir farkındalık günü olarak kabul edilen “Dünya Amazon Günü” için açıklama yaptı. Peki Amazon Ormanları ve Havzası dünya ve Türkiye için ne anlama geliyor?
Dünyanın en büyük tropikal yağmur ormanı ve önemli karbon depolama alanlarından biri olan Amazon Havzası’nın önemine dikkat çekmek ve karşı karşıya olduğu tehlikelere karşı farkındalık oluşturmak amacıyla 5 Eylül, Dünya Amazon Günü olarak kabul ediliyor.
Gün, Amazon Havsazı’ndaki canlılığı ve biyolojik çeşitliliği koruma hedefiyle 5 Eylül 2007 tarihinde Dünya Amazon Günü olarak ilan edildi. 19 Aralık 2007 tarihinde de Brezilya Federal Yasası “No. 11.621” ile yasal statü kazandı.


5 Eylül tarihinin seçiminde ise 5 Eylül 1850’de Brezilya İmparatoru II. Dom Pedro’nun 1850’de Amazon bölgesini eyalet (Província do Amazonas – Amazonas Eyaleti) olarak kurması etkili oldu.
Dünya Amazon Günü başlangıçta Brezilya’da ulusal bir gün olarak kabul edilmiş olsa da günümüzde uluslararası çapta kabul edilen bir farkındalık gününü dönüştü. İngilizcede “World Amazon Day” olarak da anılan gün Latin Amerika’da Portekizce “Dia da Amazônia” veya İspanyolca “Día de la Amazonía” isimleriyle anılıyor.
Bu yıl, Türkiye’den de İklim Adaleti Koalisyonu da 5 Eylül 2025’te “Amazon’dan dünyaya: Eşitsizliklere ve çevresel ırkçılığa karşı iklim adaleti şimdi! Dünya Amazon Günü’nde ekokırım suçuna sessiz kalmayacağız!” başlıklı bir açıklama yayınladı.
“AMAZON’DA YAŞANAN YIKIMIN SONUÇLARINI HEPİMİZ YAŞIYORUZ”
Bileşenleri arasında Muğla Çevre Platformu’nun (MUÇEP) da yer aldığı İklim Adaleti Koalisyonu açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Amazon Ormanları, yalnızca Güney Amerika’nın değil tüm dünyanın yaşam kaynağıdır. Ama bugün Amazon’da yaşanan şey basit bir doğa tahribatı değil, açıkça bir ekokırımdır. Ormanlar sistematik biçimde yok ediliyor, yerli halkların yaşam alanları gasp ediliyor, iklim krizi daha da derinleşiyor. Bu suç karşısında sessiz kalmak, geleceğimizi yok saymak demektir.
Kasım 2025’te Brezilya’nın Belém kentinde yapılacak COP30 İklim Zirvesi öncesinde binlerce kişi Halklar Zirvesi için bir araya gelecek. Yerli halklar, köylüler, işçiler ve çevre hareketleri Amazon’un ve dünyanın geleceği için ses yükseltecek. Çünkü iklim adaleti ancak halkların katılımıyla mümkündür.
Bugün Amazon’da yaşanan yıkımın sonuçlarını hepimiz yaşıyoruz: Kuraklık, sel ve orman yangınları artıyor, gıda krizi derinleşiyor, temel yaşam hakkı tehdit altında.”
“COP30 GİBİ ZİRVELER, GÖSTERMELİK ÇÖZÜMLER YERİNE GERÇEK DÖNÜŞÜM İÇİN HAREKETE GEÇMELİDİR”
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (United Nations Framework Convention on Climate Change – UNFCCC) kapsamında yılda bir kez toplanan ve hükümetler arası müzakere platformu olan COP 30 (Conference of the Parties – Partiler Konferansı), bu yıl Brezilya’nın Amazon bölgesindeki Belém’de toplanıyor.
COP 30’da da değinen açıklamada “gerçek çözüm” vurgusu yapılarak şunlar söylendi:
“İklim Adaleti Koalisyonu olarak diyoruz ki:
Amazon’da olan biten, sadece çevre sorunu değil; insan hakları ve adalet ihlalidir. Ekokırım, uluslararası hukukta soykırım ve insanlığa karşı suçlar gibi tanınmalı ve yargılanmalıdır. COP30 gibi zirveler, göstermelik çözümler yerine gerçek dönüşüm için harekete geçmelidir.
İklim Adaleti Koalisyonu olarak çağrımıza katılın!
Amazon yanarsa, hepimiz yanarız. Bu suça karşı sessiz kalmayın. 
Halkların mücadelesine atılın, yaşamı savunun!
Amazon bugün Filistin’e akıyor;
Sumud Flotilla teknelerinin Gazze’ye ulaşacağına inanıyoruz.
Soykırıma ve İşgale Karşı Nehirden Denize Özgür Filistin!”
AMAZON HAVZASI TÜRKİYE İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) verilerine göre, yaklaşık 7 milyon kilometre kara alanı kaplayan Amazon Havzası, dünyanın kalan tropikal ormanlarının yüzde 40’ını barındırıyor. Bu ekosistem dünyadaki canlı türlerinin yaklaşık yüzde 10’una ev sahipliği yapıyor ve Amazon’da günümüzde bile keşfedilmeyen binlerce canlı türü olduğu tahmin ediliyor.


Amazon, bu yapısıyla dünyanın en büyük karbon yutaklarından biri. Bölge, atmosferdeki karbondioksitin depolanarak iklim krizinin derinleşmesinin önleyen önemli alanlardan biri haline geliyor.
Ancak UNEP ve IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporları, Amazon’un ormansızlaşma, yangınlar ve iklim krizi nedeniyle geri dönüşü olmayan bir çöküş noktasına (tipping point) yaklaşabileceğini vurguluyor.
Bu gelişmeler yalnızca Latin Amerika için değil, Türkiye gibi Akdeniz Havzası ülkeleri için de doğrudan risk anlamına geliyor. IPCC’nin 2021 raporuna göre Akdeniz bölgesi iklim krizine karşı en kırılgan alanlardan biri ve sıcaklık artışı küresel ortalamanın üzerinde gerçekleşiyor.
Dolayısıyla Amazon’un karbon depolama kapasitesini kaybetmesi, Türkiye’de yaşanan kuraklık, sıcak dalgaları ve sellerin daha da sıklaşmasına yol açabilir.


Öte yandan Dünya Bankası’nın “Amazon Sustainable Landscapes Program” raporu, Amazon’daki nem döngüsünün yalnızca Latin Amerika’yı değil tüm yarımküreyi etkilediğini ortaya koyuyor. Bu durum, Akdeniz’de yağışların azalması ve kuraklık riskinin artması demek.
Sonuç olarak Amazon Havzası, yalnızca Güney Amerika’nın değil, Türkiye’nin iklim güvenliği ve geleceği açısından da kritik bir ekosistem olarak öne çıkıyor.
İKLİM DİPLOMASİSİ İLE YEREL ÇEVRE POLİTİKALARI ARASINDAKİ ÇELİŞKİ: AMAZON ORMANLARI COP 30 İÇİN AÇILACAK YOL ÇALIŞMASI VE ORMAN TAHRİBATI İLE GÜNDEME GELMİŞTİ
Brezilya, Kasım 2025’te Amazon bölgesinin kalbi sayılan Belém kentinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı COP30’a ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Amazondaki ekolojik yıkım ve önlemler gündem gelirken diğer yandan da zirve öncesinde COP30 delegelerinin ulaşımını kolaylaştırmak amacıyla inşasına başlanan yeni bir otoyol projesi tepkilere neden oldu.
Belém’de yapımına başlanan Avenida Liberdade adı verilen dört şeritli otoyol, zirveye katılacak yaklaşık 50 bin kişinin ulaşımını kolaylaştırmayı hedefliyor ancak proje, koruma altındaki orman alanlarını keserek Amazon’un bütünlüğünü bozduğu için çevre örgütlerinin ve yerli toplulukların tepkisine yol açtı.
Uzmanlar da yolun, bölgedeki ekosistemi parçalayarak yaban hayatını tehdit ettiğini ve benzer altyapı girişimlerine emsal teşkil edebileceğini belirtiyor.
Brezilya hükümeti, söz konusu yolun COP30’a özel bir proje olmadığını ve yıllar önce planlandığını açıklasa da çevreciler, zirvenin ana gündeminin “ormanların korunması” olacağı bir dönemde böyle bir girişimin iklim kriziyle mücadele mesajını zayıflattığını savunuyor.
Bu nedenle Avenida Liberdade, COP30 öncesinde iklim diplomasisi ile yerel çevre politikaları arasındaki çelişkinin sembolü haline gelmiş durumda.












