Türkiye’nin geri kalanında olduğu gibi 1 Mayıs İşçi Bayramı Muğla’da coşkuyla kutlandı. Tertip komitesinin yaptığı açıklamada düzenin adaletsizliği büyüttüğü vurgulanarak, “Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var” dendi.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü Muğla’nın merkez ilçesi Menteşe’de kutlandı. Muğla’da bir araya gelen yurttaşlar, sendikalar, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, çevre mücadelesi verenler Mehmet Ali Eren Parkı’nda toplanarak sloganlar eşliğinde Menteşe Açık Oto Pazarı’na yürüdü.
1 Mayıs yürüyüşüne Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Muğla Milletvekili Mürsel Alban, Suat Özcan, Burak Erbay ve Süleyman Girgin, Muğla Baro Başkanı Cumhur Uzun, Menteşe Belediye Başkanı Bahattin Gümüş, Marmaris Belediye Başkanı Mehmet Oktay da katıldı.
“BU DÜZEN TOPLUMU TEHDİT EDİYOR”
Tertip Komitesi adına basın açıklamasını okuyan Eğitim-Sen Muğla Şube Başkanı Birdal Savran, şunları söyledi: “Bu düzen toplumun işini, aşını geçimini ve sağlığını korumuyor, aksine tehdit ediyor. Bu düzenin çarkları, dünyanın tüm değerlerini ve güzelliklerini üreten bizleri ezdikçe eziyor. Bu düzenin çarkları, zengini daha zengin etmek, bankaların kasalarını doldurmak, şirketleri ihalelerle beslemek üzere kurulmuş. Bu düzenin çarkları sermayeye sömürecek ucuz emek, yağmalanacak doğa, talan edilecek kentler yaratmak üzere dönüyor.
Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, borçlarla, salgınla mücadele ederken AKP iktidarı ülkenin tüm kaynaklarını, bir avuç patrona ve ayrıcalıklı zümreye aktarıyor. Halk işe, ekmeğe, insanca bir yaşama olduğu kadar demokrasiye, adalete ve hukuka da aç. Bu düzen yurttaşların hakkını, hukukunu çiğniyor, adaletsizliği büyütüyor.
Hakkını arayan ve gerçekleri söyleyen herkes bu düzenin hukuk dışı zorbalıklarıyla karşı karşıya kalıyor. Bu düzenin devamı için demokrasinin son kırıntıları ortadan kaldırılıyor. Seçme ve seçilme hakkımıza dahi el uzatılıyor. Bu düzen mağdur ettiği milyonları bölüp parçalayarak ayakta kalıyor. Bu düzenin kışkırttığı cinsiyetçilik, ırkçılık ve göçmen düşmanlığı, mezhepçilik ve savaş politikaları ülkemizin ve halkın geleceğini tehdit ediyor.”
“BU DÜZEN BÖYLE GİTMEZ”
Bu düzenin halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu düzenin Türkiye’nin sırtında bir yük olduğunu söyleyen Savrna, “Bu düzen böyle gitmez” dedi ve şunları ifade etti:
“Biz karanlığın zifiriye döndüğü zamanlarda bile yarına dair umudumuzu hiç yitirmedik. Bugünden yarına umut biriktirmeye devam ettik.
20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz.”
“DÜZENİ DEĞİŞTİRME GÜCÜMÜZ VAR”
Bu düzeni değiştirmenin mümkün olduğunu söyleyen Savran, “Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var.
Emeğin sömürülmediği, herkesin güvenceli, insanca çalıştığı bir işinin olduğu, ekonomik krizlerin faturasının emekçilere yıkılmadığı, kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği, eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hakim olduğu, sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı, düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin, itiraz etmenin cezalandırılmadığı, emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu bir dünya ve ülke istiyoruz” dedi.
“EKONOMİK KRİZİ BİZ YARATMADIK; FATURASINI ÖDEMEYİ DE REDDEDİYORUZ”
Bütçenin adil bir şekilde oluşturulmasını ve eşit bir şekilde dağıtılmasını istediklerini söyleyen Savran şunları ifade etti: “Ekonomik krizi biz yaratmadık; faturasını ödemeyi de reddediyoruz. ‘Paran kadar eğitim, sağlık’ anlayışını, çocuklarımızın gerici vakıf, dernek ve cemaatlere mecbur bırakılmasını, buralarda her tür istismara açık hale getirilmesini reddediyoruz; eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetlerin nitelikli, bilimsel, parasız olmasını savunuyoruz.
Geleceğe ve umuda birlikte sahip çıkabiliriz. Birleşirsek, örgütlenirsek, değiştirebiliriz!
Sözlerimi bitirirken. Bugün burada bulunamayıp tarlasında, fabrikasında iş yerinde olan emekçilere selam olsun. Evlerine hapsedilen ücretsiz köle gibi çalıştırılan ev işçisi kadınlara selam olsun. Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan bir ülke mücadelesi yürüten Türkiye işçi sınıfına selam olsun.”