Muğla’da turizm sektöründe çalışan kadınların hak ihlallerine dikkat çeken bir röportaj serisinde Gündem Fethiye’ye konuşan Dev Turizm İş İzmir Şube Başkanı Zöhre Aksüt kadınların her sektörde hak ihlallerine maruz bırakıldığını, özellikle turizmde cinsiyet eşitsizliği ve mobbingin yaygın olduğunu belirtti. Aksüt, siyasetteki erkek egemenliğinin bu sorunların devam etmesine neden olduğunu vurguladı.
Haber: Merve Aslantaş
Her yıl milyonlarca turiste ev sahipliği yapan Muğla için turizm, en önemli sektörlerden biri. Öyle ki, Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü verilerine göre 2023 yılının ilk 11 ayında Muğla’ya yerli ve yabancı olmak üzere toplamda 3 milyon 389 bin 918 turist geldi.
Ekonomik ve sosyal yönleriyle birçok alanı kapsayan ve geniş kapsamlı bir hizmet sektörü olan turizm sektörü, hizmet alanındaki gelişmeyi de beraberinde getiriyor.
Verilere baktığımızda ise kadınlar hizmet alanında erkeklere göre daha çok istihdam ediliyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023 yılının Temmuz ve Eylül aylarını içeren üçüncü çeyreğinde, kadınların yüzde 61,2’si hizmet sektöründe çalışıyor.
Yine TÜİK’in bir başka verisine göre 2023 yılında sanayi, inşaat ve ticaret-hizmet sektörlerinin toplamında ücretli çalışan sayısı 15 milyon 277 bin 929 kişi ve bunların 1 milyon 224 bin 563’ü konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetleri alanında çalışıyor.
Verilere daha yakından bakıldığında ise, Muğla’da 2022 yılında gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 38,31’inin hizmet sektöründen oluştuğu görülüyor.
Gündem Fethiye, tüm bu verilerden ve yaşanan olaylardan yola çıkarak sektörde kadınlara yönelik hak ihlallerini mercek altına almak amacıyla sivil toplum örgütleri ve turizm sektöründe çalışan kadınlarla konuştuğu bir röportaj serisi hazırladı.
Serinin ikinci röportajında, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Dev Turizm İş’in İzmir Şube Başkanı Zöhre Aksüt konuyu Gündem Fethiye’ye değerlendirdi.
“HER SEKTÖRDE KADINLAR BİZİM ÜLKEMİZDE HAKKINI ALMADI, ALAMIYOR”
Aksüt, kadınlara yönelik hak ihlalinin her sektörde en baştan beri olduğunu dile getirdi ve şunları söyledi: “Kadınlara yönelik hak ihlalleri günümüz şartlarında daha da ağırlaşarak devam ediyor. Tarım işçisinde de böyle, genel işlerde de böyle. Her sektörde kadınlar bizim ülkemizde hakkını almadı, alamıyor, almamaya da devam ediyor.”
Dünyanın, kadın hakları konusunda daha avantajlı olduğunu belirten Aksüt, “Ülkemiz kadın hakları konusunda diğer ülkelere kıyasla hak ihlallerinin en yoğun yaşandığı ülkelerden birisi. Siyasette erkek egemenliği devam ettiği sürece bu hak ihlalleri de devam edecek” ifadelerini kullandı.
Aksüt; kadınların kendisini yetiştirip, işgücüne kattığı her sektörde cinsel kimliğinden kurtulamaması nedeniyle sorunlar yaşadığını vurguladı. Ayrıca kadının, işverenin gözünde her zaman bir sıfır geride kaldığını ve bu nedenle hak ihlallerine, cinsel istismarlara, mobbinglere maruz bırakıldığını belirtti.
“ÜRETİMDE EN FAZLA KADIN OLMASINA RAĞMEN KADINLARIN HAKLARI YOK EDİLİYOR”
Aksüt, kadınların her zaman tüm iş kollarında ve çalışma sektöründe erkeklerden daha geri ücretlerle, daha fazla işgücüyle çalıştığını aktararak, şu ifadelere yer verdi:
“Slogan olarak kadın eşittir erkek olarak gözükse de maalesef kadın eşittir erkek değil. Aslında üretimde en fazla kadın olmasına rağmen kadınların hakları yenilerek, yok edilerek, her zaman geride bırakılmaya devam ediliyor.”
Kaynakçı kadın bir arkadaşıyla görüştüğünü, kadının çalıştığı metal fabrikasında cinsel istismar ve mobbinge maruz bırakıldığını anlatan Aksüt, “Ülkemizde hala kadının her sektörde çalışabileceği konusunda bir eşitlik ilkesi yakalanamadı” dedi.
Aksüt, kadınların sadece cinsel kimliğiyle değil, inanç kimliğiyle geride bırakılarak mobinglere uğradığını vurguladı.
Turizm sektöründe kadın işçi sayısının az olduğunu çünkü zor bir sektör olduğunu dile getiren Aksüt, “Yedi gün, yirmi dört saat çalışabilen ve üreten bir sektördür. Kadın işçiler konusunda en az ama en verimli sektör diyebilirim” ifadelerini dile getirdi.
Aksüt, turizmin Türkiye’de altı aylık olmadığını on iki aylık olduğunu vurgulayarak, “Ama iş, emek bakımından kadınların hiçbir şekilde haklarının ne eşit olarak ödendiği ne karşılık bulduğu ne de bununla ilgili politikaların üretildiği bir sektördür” sözlerine yer verdi.
Kadınların turizm sektöründe çalışması için önce ailenin sosyokültürel yapısının da buna uygun olması gerektiğini belirten Aksüt, “Çünkü otellerde ya da turizm sektöründe çalışmak çok kolay değil. Hatta turizm sektöründe sadece erkekler çalışır düşüncesi vardır” dedi.
Aksüt, kadın işçinin sadece kadın işçi olmadığına, aynı zamanda anne olduğuna değinerek, “Sadece anne de olmuyor. Hem sınıfsal mücadelede hem emek mücadelesinde hem çocuklarını yetiştirirken ki mücadelesinde en ağır darbeyi alan kadınlar oluyor” ifadelerini kullandı.
Turizm sektörünün üniversiteler ve birçok meslek okullarıyla birlikte desteklendiğini belirten Aksüt, “Pırıl pırıl gençlerimiz turizmde birçok alanında yetişiyorlar, maalesef ki yetişmelerine rağmen işsizlikle karşı karşıyalar” sözlerini dile getirdi.
Aksüt ucuz işgücünün Türkiye’de hat safhada olduğunu vurgulayarak, “İşveren eğer kendi istediği şekilde çalıştıracak işçi bulamazsa, bunu yurtdışındaki göçmen işçilerle sağlamaya çalışıyor. Turizm okullarımızdan mezun olan gençlerimiz, genç kızlarımız da maalesef işsiz kalıyorlar” dedi.
“ARTIK SENDİKALARA OLAN GÜVENİN NE KADAR AZALDIĞINI GÖREBİLİYORUZ”
Birçok yerde sendikal mücadeleyi başlattıklarını dile getiren Aksüt, sendikalara olan güvenin ise azaldığına dikkat çekerek şunları söyledi:
“Üzücü çünkü yurdumuz şu an tamamen tek adam rejimiyle yönetilen 22-23 yıllık düzenin içerisinde. Bu süreçte birçok kuruma olan güvenin, birçok kuruma olan inancın kaybedildiğini ve sınıfsal ya da örgütlü mücadelede ne kadar geriye gittiğini görüyoruz”
“SENDİKAL ÖRGÜTLENME NEDENİYLE İŞTEN ATILMAK SUÇ SAYILIP, İŞVERENE KARŞI AĞIR YAPTIRIM UYGULASALARDI BU NOKTALARA GELMEYECEKTİK”
Ayrıca yurttaşların sendikal mücadele konusunda endişeleri olduğunu söyleyen Aksüt, yurttaşların işten atılma korkusu duyduğunu belirterek, “Eğer bu ülke demokratik bir ülke olmuş olsaydı; sendikal örgütlenme nedeniyle işten atılmak suç sayılıp, o işverene karşı da ağır yaptırım gücü uygulasalardı, bugün bu noktalara gelmeyecektik” ifadelerine yer verdi.
Aksüt kadınlar için sendikal mücadelenin çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Sendikal mücadelenin sonunda kadın arkadaşlarımızı aile bütünlüğünü bozmadan, akşam çocuklarıyla birlikte onların eğitimini ve birçok alanında katkıda bulunması için genellikle gündüz çalıştırıyoruz” dedi.
Kadınlar için yapılan bu çalışma düzeninin, kadın ve erkek eşitliğini denge olarak bozmadığına değinerek, “Zaten dengesizlik var. Bütün yük kadınlardadır. Kadınlarla erkekler hiçbir zaman eşit olamaz çünkü işgücü, emek gücü ve toplumsal olarak da en fazla yük kadınların omuzlarındadır” sözlerini dile getirdi.
Kadınların erkeklerden daha fazla haksızlığa uğradığını dile getiren Aksüt, şu sözlere yer verdi:
“Birçok alanda; denetimsizlik ve yandaşlık, hem işçi sınıfını hem kadın-kız kardeşlerimi hem emek sınıfını etkilemiştir. Kadın erkek diye ayırmıyorum ama her yükün en fazlası yine kadın-kız kardeşlerime vurduğu için en çok da onları etkilemiştir”
İşçi sınıfının neden sendikalara güven duymadığı konusunda ise Aksüt, “Son olarak sendikal mücadelelerin içerisinde sadece işçi sınıfının eksikleri değil, sendikalarında denetimsizlik nedeniyle 60’lı yıllardan sonra yönetim şekilleri, yönetim anlayışlıları sağlıklı olmadığı için işçi sınıfının sendikalara güveni kalmamıştır” ifadelerini kullandı.
Aksüt sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı: “Bu 22 yılda tek adam rejimiyle, benden olanlar yaşasın zihniyetiyle diğer sendikalar daha çok büyütülmüş ama 22 yılın içerisinde de tek adam rejiminin getirdikleri ile birlikte sendikalarında kendi içerisinde yürütme organlarının eksiklikleri, noksanlıkları ve sınıfı kendilerinden uzaklaştırmalarıyla kısacası maddi olarak sınırsız kaynaklarla sınıfı uzaklaştırmışlardır.”