MUÇEP Datça Meclisi, Datça’da yapılması planlanan yat limanı projesine ‘ÇED olumlu’ kararı verilmesine tepki gösterdi: “Bakanlık, İliç’te çöken altın madenine ÇED olumlu kararı verdiği gibi, yat limanı için de ÇED olumlu kararı verdi.”
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Muğla’nın Datça ilçesinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılmak istenen 270 yat kapasiteli yat limanı projesine 30 Ocak’ta Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı vermişti.
Bunun üzerine Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Datça Meclisi, dün (17 Şubat) saat 16.00’da Datça ilçesinde bulunan Cumhuriyet Meydanı’nda bir araya gelerek basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı MUÇEP Datça Meclisi’nden Aydın Bodur okudu.
“İNŞAAT KAÇAKTI, RUHSAT ALINMADAN KAZILAR YAPILDI”
Açıklamada, Datça Azganlı tarafında yap işlet devret modeliyle oldukça büyük bir yat limanı yapıldığı dile getirilerek, “Biliyorsunuz, bu inşaat kaçaktı. Ruhsat alınmadan kazılar yapıldı, inşaata başlandı” sözlerine yer verildi.
Yerel yönetim ve yurttaşlarla hep beraber karşı durdukları belirtilen açıklamada, “Görüşlerimizi açıkladık, suç duyurularında bulunduk. Uzunca bir süre yapım faaliyetlerini durdurmayı sağladık” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada, görüşlerinin kısmen dikkate alındığı aktarılarak, “Şimdi Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED onayı verildi! Tıpkı Erzincan’da İliç Altın madenine verdikleri ÇED onayındaki gibi zararları bilinerek verildi bu karar” denildi.
“ELBETTE BU KARARI KABUL ETMEYECEĞİZ, MEŞRU YOLDAN KARŞI ÇIKACAĞIZ”
Açıklamada; kararı kabul etmeyecekleri, her türlü meşru yoldan karşı çıkacakları vurgulandı ve inşaat alanının yeri şu şekilde tarif edildi: “Seçilen inşaat alanı şehrin ortasında. Kentin tek yeşil alanı Kentpark’ın, Ilıca Göleti’nin burnunun dibi. Denize girdiğimiz Taşlık Plajı’nın önü.”
Açıklamada kaçak inşaatın başlamadan denizdeki balıklarıyla bilinen avlak bölgesi olduğu belirtilerek, “Az ötesinde mevcut atık-su bertaraf tesisleri var. Doğal ve arkeolojik sit alanlarının hemen yanı. İnşaat alanı içinde korunması gereken Kral Mezarları yok olma tehdidi altında” ifadeleri kullanıldı.
Topan Ada’nın yok olduğu dile getirilen açıklamada, “Bir kilometreye yakın sahil şeridi binlerce kamyon taşla-toprakla dolduruluyor. Şehrin içinde taşla yüklü kamyonların trafiği tehlike saçacak” sözlerine yer verildi.
“DATÇA’NIN DEPREM BÖLGESİ OLDUĞU UNUTULMUŞ”
Açıklamada, Datça’nın deprem bölgesi olduğunun unutulduğu vurgulanarak, “Doldurulmuş kıyının üstünde yayaların, araçların gezdiği depremde çökme tehlikesi olan rıhtımlar yapılacak” denildi ve şu ifadeler dile getirildi:
“Deniz dibinde suyu ve havayı temizleyen, Akdeniz’i korumak için imza koyduğumuz Barselona Sözleşmesi’ne göre kesinlikle korunması gereken deniz çayırları ve aralarında yine aynı sözleşmeye göre korunması gereken Akdeniz fokları olmak üzere daha birçok bitki ve hayvan, denizimiz, kıyılarımız hepsi ağır tehdit altında.”
Limanla birlikte imar planlarına aykırı olarak yakın kıyılarda da ağır kaçak yapılaşma tehditleri olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “Zararları saymakla bitmiyor! Bir avuç zenginin üç-beş günlük şatafatı için gerçekler ters yüz ediliyor” ifadeleri kullanıldı.
“KIYILAR KAZILACAK, BOZULACAK, TEKNELERİN ATIKLARI ÇEVREYE YAYILACAK”
Açıklamada; liman hakkında çevreye zarar vermeyeceği, inşaat kapasitesinin azaltıldığı, yat limanı turizmi geliştireceği ve yeni iş alanları yaratacağı gibi bilgilerin olduğu fakat bunların doğru olmadığı dile getirilerek şu sözlere yer veridi:
●Diyorlar ki, yüzer iskele sistemi yapılacak ve liman, çevreye zarar vermeyecek.
Peki, doğru mu? Hayır değil: denizin altında bu yüzer dalgakıran ve iskelelerin bağlandığı beton tonozlar için denizin dibi, rıhtımlar için kıyılar kazılacak, bozulacak, betonlanacak, bağlanan teknelerin çapaları denizin altındaki yaşamı yok edecek, teknelerin atıkları çevreye yayılacak!
●Diyorlar ki, inşaat kapasitesini ve çevreye vereceğimiz zararı azalttık.
Peki, doğru mu? Hayır değil: Gerçek inşaat alanı tüm koyu mahvedecek kadar büyük. Tekne bağlama kapasitesini 500’lü, 600’lü rakamlardan 270’e düşürdük diyorlar ama kapasiteyi azalttık dedikleri çekek alanı bile 80 tekne kapasiteli.
Korunması gereken Datça’nın merkezinde adeta kocaman bir tersane yapıyorlar. Aslında hazırladıkları proje dosyasında yat limanının deniz alanının boyutundan da anlaşılacağı üzere 500-600 tekne kapasitesinde bir yat limanı olduğu gerçeğini de saklayamıyorlar!
Bu ağır kapasite, deniz ve kıyı ekosistemine zararlı!
●Diyorlar ki, bu yat limanı turizmi geliştirecek yeni iş alanları yaratacak.
Peki, doğru mu? Hayır değil: Yat limanında hepi-topu 50-60 insan çalışacak. Tıpkı Kalamış’ta, Göcek’te, Bodrum’da önceki birçok örnekte olduğu gibi o işçiler bile muhtemelen dışarıdan getirtilecek.
Gelen turistler, oteli-çarşısı-restoranı liman içindeki tesislerden yararlanacak. Datçalı esnaf yine faydalanamayacak. Datçalıya, limanın çöpünü, pisliğini temizlemesi kalacak.
Tıpkı Kalamış’ta, Göcek’te, Bodrum’da önceki birçok örnekte olduğu gibi Datça’nın yerlisine kapılar kapanacak. Datçalının kıyısı, denizi elinden alınmış olacak!
●Diyorlar ki, yat limanı kalkınmanın sembolüdür, karşı çıkanlar Datça’nın turizmden pay almasına karşı.
Doğru mu? Hayır değil: Bu büyüklükte bir yat limanı, doğal ve kültürel güzelliklerimizi heba edecek. Dolayısıyla gelecek yatçıların da giderek daha el değmemiş, daha doğal, daha bakir yerlere, başka cennetlere yelken açmasına neden olacak.
Biz kaybettiğimiz cennetin, cehenneme dönmesiyle baş başa kalacağız! Değer mi?
“SU FAKİRİ DATÇA’DA BELKİ DE SU YATAKLARI ZARAR GÖRECEK”
Açıklamada, limanın yapımı sırasında iki-üç kilometre ötesindeki taş ocağından binlerce kamyon taş çıkartmak için dinamitle patlatma yapılacağı belirtilerek, “Su fakiri Datça’da belki de su yatakları, su yolları zarar görecek” ifadeleri kullanıldı.
Tozların yakın çevredeki zeytinlikleri, doğal yaşamı, şehri olumsuz etkileyeceği vurgulanan açıklamada, “Ağır kamyon trafiği belki de kazalara yol açacak! Değer mi? Ne çabuk unuttuk, buraların Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğunu” sözlerine yer verildi.
Açıklamada, Datça-Bozburun Yarımadası’nın Çevre Düzeni Planlarına göre Özel Çevre Koruma Bölgesi olduğu hatırlatılarak, “Devlet, devletin çevre ile alakalı kurumları, bakanlıkları, daireleri bu bölgeyi korumak ve gelecek kuşaklara en doğal halleriyle bırakmakla yükümlü” denildi.
NEDİR ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ?
Ayrıca açıklamada; Özel Çevre Koruma Bölgesi’nin ekolojik önemi olan ve gelecek kuşaklara ulaşmasını sağlamak için gerekli düzenlemelerin yapılması gereken alanlar olarak tanımlandığı belirtilerek, şu ifadeler dile getirildi:
“Ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan, çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı toprak ve su alanlarını, biyolojik çeşitliliğin, doğal kaynakların ve bunlarla ilgili kültürel kaynakların gelecek kuşaklara ulaşmasını sağlamak üzere gerekli düzenlemelerin yapılması gereken alanlar olarak tanımlanmaktadır. (Korunan Alanlarda Yapılan Planlara Dair Yönetmelikler gereği).”
Datça’nın tamamının, koruma ilkesini öne alan bir planlama yaklaşımıyla korunması gerektiği belirtilen açıklamada, Türkiye’nin taraf olduğu koruma amaçlı uluslararası sözleşmelerin dikkate alınması gerektiği vurgulandı.
Açıklamada Barselona Sözleşmesi’ne değinilerek, “Akdeniz’de kıyısı olan Türkiye dahil ülkeler, mesela deniz çayırlarına ya da nesli tükenmekte olan Akdeniz foklarına zarar vermeyeceklerini ve yasalarını yönetmeliklerini bu sözleşmeye uygun olarak düzenleyeceklerini beyan etmişlerdi” denildi.
“İLİÇ’TE ÇÖKEN MADENE ÇED OLUMLU VERDİĞİ GİBİ DATÇA YAT LİMANI İÇİN DE VERDİ”
Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Özel Çevre Koruma Bölgesi’ni korumakla yükümlü olduğu vurgulanan açıklamada, “Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı, tıpkı üç gün önce İliç’te çöken siyanürlü dağların olduğu altın madenine ÇED olumlu kararı verdiği gibi, Datça Yat Limanı için de 30 Ocak’ta ÇED olumlu kararı verdi” denildi.
Açıklamada; Çevre ve Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, kültürel ve doğal değerlerle birlikte yaşadıkları çevreyi korumayı gözden kaçırdığı belirtilerek, şu sözlere yer verildi:
“Rant-inşaat peşinde koşuyor. Doğal yaşam alanlarımızı satılacak-inşaat yapılacak inşaat arsaları olarak görüyor. Yaşam alanlarımızı yap-işlet-devret mantığıyla hep zenginlere peşkeş çekiyor. Yaşama değil, ölüme davet çıkarıyor.”
“TÜM EKOLOJİK SİSTEME VERDİĞİ ZARARLARLA ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİNİ BİTİRECEKTİR”
Ayrıca açıklamada, “Projede belirtilen büyüklükte bir yat limanı; Topan Ada’yı, denizdeki balığı nasıl bitirdiyse; Datça’nın denizini de, denizdeki çayırlarını da, tehdit altındaki türlerini de, plajını da, kıyılarını da, tüm ekolojik sisteme verdiği zararlarla çocuklarımızın geleceğini de bitirecektir” denildi.
Bugüne kadar kaçak yat limanına karşı çıktıkları hatırlatılan açıklamada, “Yine karşı çıkacağız. Boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Ölüme inat yaşasın hayat” sözlerine yer verildi.