Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Fethiye Adliyesi ve Bodrum Adliyesi önünde açıklama yaptı: “Her gün adliyelerde, mahkeme salonlarında erkek şiddetinin, sistemli olarak meşrulaştırıldığına tanık oluyoruz.”
Muğla’nın Bodrum ve Fethiye ilçelerinde; 8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu saat 10.30’da Fethiye Adliyesi önünde, saat 13.30’da ise Bodrum Adliyesi önünde basın açıklaması düzenledi.
Açıklamayı Komisyon adına Fethiye’de Avukat Senem Çağla Çalımlı Gündar, Bodrum’da ise Avukat Ceren Cansu Sayın okudu. Açıklamada, “Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü için buradayız. Kazanana kadar bitmeyecek olan varoluş mücadelemiz için buradayız” denilerek, şu sözlere yer verildi:
“Bu yıl da 8 Mart’a, kadın cinayetleri, savaşlar, geçtiğimiz yıl yaşanan depremin bitmek bilmeyen yıkıcı etkileri, kazanılmış haklarımıza saldırılarla giriyoruz.”
“BİZ KADIN AVUKATLAR HER GÜN ERKEK ŞİDDETİNİN MEŞRULAŞTIRILDIĞINA TANIK OLUYORUZ”
Açıklamada kadın avukatlar olarak her gün adliyelerde ve mahkeme salonlarında erkek şiddetinin sistemli olarak meşrulaştığına tanık oldukları belirtilerek, şu ifadeler dile getirildi: “Kadın cinayeti failleri, cinsel saldırı failleri cezasızlık politikalarıyla adeta suça teşvik edilirken hayatta kalan kadınlar ise aynı siyasal aklın ürettiği hukuk politikalarıyla hayatta kaldıkları için cezalandırılıyor.”
Yalnızca 2023 yılında resmi olmayan verilere göre 403 kadının erkekler tarafından öldürüldüğü vurgulanan açıklamada, “Üst üste iki gün içinde dokuz kadın etkin uygulanmayan uzaklaştırma kararlarına rağmen katledildi” denildi.
“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇEKİLMEKLE BAŞLAYAN SÜREÇ ÇIĞ ETKİSİ YARATARAK DEVAM EDİYOR”
Açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme konusuna değinilerek, “Görüyoruz ki, siyasal iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle başlayan ve Anayasal haklarımıza saldırılarla devam eden süreç bir çığ etkisi yaratarak devam ediyor” sözlerine yer verildi.
Ayrıca açıklamada, “Medeni Yasa’nın kadınlar aleyhine değiştirilmek istenmesinin; özellikle boşanmak isteyen kadınları daha da yoksullaştıracağını ve kadınları ev içi şiddet sarmalına hapsedeceğini, boşanma hakkını erkeğin tekeline alınacağını öngörüyoruz” ifadeleri kullanıldı.
Kadın hukukçular olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin vahim toplumsal sonuçlarını gündeme getirmekten vazgeçmeyecekleri vurgulanan açıklamada, “Yargı sisteminin erkekler lehine kadınlar aleyhine çifte standartlı uygulamalarını gündeme getirmekten vazgeçmeyeceğiz” denildi.

“LAİKLİK İLKESİNE YAPILAN SALDIRILAR SOKAKLARDAN MAHKEME SALONLARINA TAŞMIŞ DURUMDA”
Açıklamada, eşit yurttaşlık hakkını güvence altına alan laiklik ilkesine yapılan saldırıların sokaklardan mahkeme salonlarına taştığı belirtildi.
Kadın düşmanlarının şeriat taleplerini adliyelerde haykırarak ifade etmeye cüret ettikleri söylenen açıklamada, “Kadın meslektaşlarımızın etek boyuna müdahale eden hakimle adliye koridorlarında şeriat sloganları atanları birbirinden ayırmak maalesef bugün mümkün görünmüyor” denildi.
Açıklamada; kadınların bir yandan yaşam haklarını korumak için mücadele ederken diğer yandan derin yoksullukla ve barınma haklarına erişimlerinin engellenmesiyle mücadele etmeye çalıştığı vurgulanarak, şu ifadeler dile getirildi:
“Bütün bunların karşısında iktidar kadınların nafaka hakkına, tazminat hakkına saldırarak bizleri, kadınları şiddet gördüğü, bakım emeklerinin sömürüldüğü, varlıklarının tanınmadığı, özel alanlarının gasp edildiği ‘aile’lere hapsetmek üzere yeni hukuk politikaları üretmeye devam ediyor.”
“DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ VE SORUMLULUĞU YAŞAM HAKKINI KORUMAKTIR”
Bunların yanı sıra açıklamada, “Devletin yükümlülüğü ve sorumluluğu yaşam hakkını korumaktır!” denilerek şu sözlere yer verildi:
Kadınların yaşam hakkını korumak demek, kadınların istismar edildikleri, şiddete maruz bırakıldıkları, patriyarkal emek sömürüsünün yeniden üretildiği evlere, ‘kutsal aile’ye hapsetmek değildir.
• Kadınların yaşam hakkını korumak, mevcut yasal düzenlemeleri etkin uygulamaktır.
• Kadınların yaşam hakkını korumak, Anayasa’ya sadık kalmaktır.
• Kadınların yaşam hakkını korumak, Medeni Kanun’a riayet etmektir.
• Kadınların yaşam hakkını korumak, 6284’ü etkin uygulamaktır.
• Kadınların yaşam hakkını korumak, İstanbul Sözleşmesi’ne tekrar taraf olmak demektir.
Anayasa’ya saldırmaktan vazgeçin.
Kadın haklarının güvencesi olan laiklik ilkesine saldırmaktan vazgeçin.
Elini kolunu sallayarak şeriat sloganları atan tarikat üyelerini yargılayın.
Muğla Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonu ile Muğla Barosu’ndan kadın avukatlar olarak toplumsal cinsiyet eşitliği doğrultusunda mücadele edecekleri belirtilen açıklamada şu sözler dile getirildi:
Kadınların adalete erişim ve adil yargılanma hakkını savunmaya, eşit yurttaşlık haklarımızı korumak üzere Laiklik için mücadele etmeye, erkek şiddetinin sistemli saldırısı altında; cinsiyetçiliğe, transfobiye, homofobiye, ırkçılığa, patriyarkal emek sömürüsüne karşı sesimizi yükseltmeye ve mücadele devam edeceğiz.
Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın kadınların eşitlik ve özgürlük mücadeleleri!
Kuzeyden güneye, doğudan batıya tüm dünya kadınlarına ve haklı mücadelelerine selam olsun.