İnsanlık ve gezegenin geleceği için şimdi yola çıkma zamanı diyerek başlatılan uluslararası Büyük İklim Adalet Kervanının Türkiye’deki üçüncü durağı EGEÇEP İzmir Dayanışma Ödülleri oldu.
İklim Adaleti Kervanı üçüncü durağında 9 Nisan’da, İklim Adaleti Koalisyonu ve Ekoloji Birliği bileşeni Ege Çevre ve Kültür Platformu’nun (EGEÇEP) İzmir Dayanışma Ödülleri Töreni’ndeydi.
Düzenlenen programda bölgelerindeki çevre ve doğa mücadelelerinden dolayı İkizköy, Dağyeni, Küçükkale, Caferbey köylülerine ve Şehir Plancılar Odası İzmir Şubesi’ne Dayanışma Ödülü verildi.
Törende, İzmir’in Dikili ilçesinde 1984-1994 yılları arasında başkanlığı döneminde suyu, öğrenci servis araçlarını, şehir içi ulaşımı, sağlık hizmetlerini ve belediye ambulansını ücretsiz yapan ve halk ekmek fırını ile yurttaşlara ucuz ekmek ulaştıran Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) eski Belediye Başkanı Osman Özgüven’e Ekoloji ve Dayanışma Ödülü verildi.
“KAPİTALİST ÜLKELER ‘MIŞ’ GİBİ YAPMAYA DEVAM EDİYOR”
Ödül töreninin ardından, EGEÇEP’in pandemi koşulları nedeniyle 26-27 Şubat’ta online olarak düzenlediği 16. Kurultayı’nın sonuç bildirgesi, EGEÇEP Eş Sözcüsü Berna Babaoğlu tarafından okundu. Bildirgede şunlar ifade edildi:
“İklim krizinin geldiği noktada, kapitalist ülkeler ‘mış’ gibi yapmaya devam ediyor. COP 26 zirvesi gibi sözde buluşmalar, Glasgow Sözleşmesi gibi uygulanmayan sözleşmelere karşın bilim insanları, krizin; engellenmesi git gide zorlaşan bir boyuta ulaştığını bildiriyor. Hava kirliliği, artan sıcaklık, kum fırtınaları, salgın hastalıklar, kuralık ve su kıtlığı sorunu, buzulların önlenemeyen erimesi giderek yaklaştığımız felaketin birer habercisidir. Bu noktada, bulunduğumuz bölge başta olmak üzere iklim krizine karşı gerçek bir mücadele programı oluşturmak bizler açısından ertelenemez bir görevdir.”
“ÜLKEMİZDE ENERJİ POLİTİKASI CANLIYA, DOĞAYA, KAMUYA DEĞİL, SERMAYEYE HİZMET EDİYOR”
Bildirgede, “Enerji ihtiyacı var” denerek fosil yakıtların kullanımının devam ettirilmesi ve nükleer enerjinin temiz enerji olarak pazarlanması eleştirildi ve “EPDK tarafından 32 kuruşa dağıtım şirketlerine verilen elektriğin halka en düşük 190 kuruşa satılması, üretilen elektriğin dağıtımının da kamu eliyle ve halk yararına olması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır” dendi.
Bildirgede, “Ülkemiz enerji politikasının canlıya, doğaya, kamuya değil; sermayeye hizmet ediyor olması ve aynı zamanda bu politikaların bir yanının ekolojik yıkım diğer yanının ekonomik krizin yoksul halkın cebinden çıkartılması olarak değerlendirildiği görüşündeyiz. Bu nedenle, ‘sürdürülebilir kalkınma değil sürdürülebilir yaşam’ ilkemiz doğrultusunda hareket ederek, enerji çalışma grubuz kurulmuş ve yeni dönem faaliyetlerimizden biri olarak bu çalışma grubunun kendi mücadele programını oluşturacağını bildirmekteyiz.”
“YEREL MÜCADELE PRATİKLERİNİN VE ORTAK EKOLOJİ MÜCADELESİNİN ÖNEMİ BİR KEZ DAHA GÖRÜLMEKTEDİR”
Bildirgede, ekoloji mücadelesinin verilen hukuki mücadelelerle de yol kat ettiği söylendi: “Yürütülen hukuki mücadele, sürecin yarattığı toplumsal hareketlilikle birlikte büyüyen bir direniş hattını ortaya çıkarmaktadır.
Bildirgede, merkezine doğayı ve yaşamı alan birleşik bir ekoloji mücadelesinin mümkün olduğu söylendi. “Bu gelişmeler karşında, yerel mücadele pratiklerinin ve ortak ekoloji mücadelesinin önemi bir kez daha görülmektedir. Ekolojik yıkıma karşı başta yaşadığımız alan olmak üzere, bölgemizde ülkemizde ekoloji mücadelesine ses olmaya devam edeceğiz. Kurultay sonucu olarak oluşturacağımız çalışma gruplarıyla, her alanı birer ekoloji direniş alanına dönüştüreceğiz. Bu amaçla yeni dönemde, başta ‘iklim krizi ve küresel ısınma’ olmak üzere, ‘su kıtlığı’, ‘tarım ve su havzaları’ konularının başlıca çalışma alanları olmasına karar verilmiştir.”