Akbelen Ormanı’nı korumak için bir yıl önce çadır nöbetine başlayan İkizköylüler, direnişin yıldönümünü yaşam ve doğa savunucuları ile etkinliklerle kutladı. Etkinlere katılmak için İkizköy’e gelen ve Gündem Fethiye’nin sorularını yanıtlayan çevre örgütleri, doğasına sahip çıkan herkesin Akbelen’e destek vermesi gerektiğini vurguladı.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy’de, Yeniköy-Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. (YK Enerji) iki termik santraline kömür sağlamak amacıyla linyit madeni sahasını genişletmek istiyor. Şirket bu amaçla üç yıldır maden sahasını Akbelen Ormanı’na doğru genişletmek ve ormanla iç içe geçmiş zeytinlik alanları kesmeye çalışıyor.
İkizköylüler ise Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için kesilmesine karşı mücadele etmek için 17 Temmuz 2021 tarihinden bu yana Akbelen Ormanı’nda başlattıkları çadır nöbetini sürdürüyor.
16 ve 17 Temmuz 2022 tarihinde; İkizköylüler çadır nöbetlerinin birinci yılını doldurması üzerine etkinlikler düzenleyerek yaşam alanlarını ve doğayı korumak için mücadele eden ekoloji bilişenleri, parti temsilcileri ve yurttaşlar ile bir araya geldi.
İkizköy’de düzenlenen etkinliklere katılan çevre örgütü temsilcileri Gündem Fethiye’ye kendi çevre mücadelelerini ve Akbelen direnişini anlattı.
HARUN TOPTAN: “DOĞASINA, VADİSİNE, HAVASINA, SUYUNA SAHİP ÇIKAN HERKES BURADA OLMALI”
Akbelen Ormanı nöbetinin birinci yıl etkinliklerine katılmak için İstanbul Validebağ Direnişi’nden gelen Harun Toptan, İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki Validebağ Korusu’nu korumak için sürdürülen mücadeleye dair bilgi verdi ve şunları söyledi: “Validebağ’da da burada olduğu gibi bir yıldır nöbet tutuyoruz. Orada da direnişin birinci yıl etkinliğimizi tamamladık. Orası İstanbul’un bakir kalmış nadir bir koru niteliğine sahip alanı. Birinci derece doğal sit alanı. 348 bin metrekare alanda, o kadar büyüklükte bir yeşil alan. Validebağ dışında Zincirlikuyu ve Karacaahmet var. Deprem toplanma alanı olarak başka bir yer bulunmuyor.
Orada ekosistem tabanlı bir yönetim planı başlattık. Değerli akademisyenler gönüllü olarak çalışıyorlar. Bir yıllık bir çalışma olacak. Flora, fauna, doğal afet, yangın gibi çalışma alanlarımız mevcut. Validebağ’da Üsküdar Belediyesi ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı millet bahçesi projesi başlatmıştı. Bunun üzerine geçen yıl 21 Haziran’da nöbetimize başladık. 4 tane yürütmeyi durdurma kararı aldık. Millet bahçesi projesini iptal ettirdik. Ama Belediye’den tamamen projeyi feshettik kararını duyana kadar nöbetimize devam edeceğiz.”
Validebağ’dan Türkiye’nin dört bir yanında devam eden çevre mücadelelerine destek olduklarını söyleyen Toptan; Kaz Dağları, İkizdere, Cerattepe’deki çevre mücadelelerine katıldıklarını ifade etti. Toptan, “Ülkenin neresinde bir yağma, talan, yıkım varsa hepsine destek olmaya devam etmek istiyoruz. Bu ülkede doğasına, vadisine, havasına, suyuna sahip çıkan herkes burada olmalı. Buralara sahip çıkmalı. Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz diyorum” dedi.
HALİME ŞAMAN: “BUGÜN BURAYA ONURU ÖZLEDİĞİMİZ İÇİN GELDİK”
Marmaris Kent Konseyi’nden Halime Şaman, Akbelen Ormanı’nda başlatılan mücadelenin çok kıymetli olduğunu ve kendilerine ilham verdiğini ifade etti ve şunları söyledi: “Bugün buraya onuru özlediğimiz için geldik. O kadar kirlenmiş bir dünyada, o kadar yan yollarla menfaatlerin elde edildiği süreçlerden geçiyoruz ki burada tertemiz bir onurlu mücadele var. Dünyada iyiliğin hala var olduğunu görmek, tatmak, hissetmek üzere geldik.
Biz Marmaris’te yaşam alanlarımızın yok edilmesine karşı bir mücadele verirken İkizköy’ü, Akbelen Ormanı’ndaki direnişi hep hatırlıyoruz. Çünkü biz kışın sıcak evlerimizdeyken onlar ormanda, soğukta, yılmadan bir tane ağacı bile feda etmeden, bir karış toprağı feda etmeden kaldılar ve bugün bir başarı öyküsünden bahsedebiliyoruz onlar sayesinde. Diliyorum ki emeklerinin sonucunda biz o termik santrallerin tek tek kapatıldığı ve dünyada iyiliğin galip geldiği bir dönemi yaşarız. Hepimiz iyiliği çok özledik.”
“BİZ EN ÇOK HAKLILIĞIN GÜCÜNÜ HİSSEDİYORUZ”
Verdikleri çevre mücadelelerinde haklı olduklarını bilerek hareket ettiklerini dile getiren Şaman, “Bugün yolda gelirken davalarımızla ilgilenen çok kıymetlimiz Avukat Arzu Alper’le şunu konuştuk; biz en çok haklılığın gücünü hissediyoruz. Bunun en somut örneklerinden bir Akbelen.
Düşünsenize, buraya termik santral geliyor, sizin yaşam alanlarınızı yok ediyor, ormanınız kesiyor, toprağınızı tarumar ediyor kömür çıkartıyor. Havanızı kirletiyor ve bunları ağırlıklı olarak sizin kaynaklarınızla oluşturulmuş bankaların kredileriyle yapıyor. Sonra sizi hasta ediyor. Hastalığınızın tedavi edilmesi için yine kaynaklarınızı kullanarak ilaç parası ödüyorsunuz. Bize kendi paramızla ölümü yaşatıyorlar.
O yüzden Akbelen’deki mücadele çok anlamlı bir yaşam mücadelesi. O yüzden güçlü. O yüzden insanlar için bir çekim noktası çünkü birlikte olursak kazanacağımıza inancımızı güçlendiren pekiştiren, geliştiren bir yer. O yüzden ekoloji mücadelelerinin kıymetlisi Akbelen. Diğer alanlarda olduğu gibi. Biri diğerinden daha fazla değil” ifadelerini kullandı.
“BİRBİRİMİZE İLHAM VEREREK BU YOLDA İLERLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Sistemin bütün güçleriyle üzerlerine geldiğini söyleyen Şaman, “Şu an bizin açtığımız davalar kurumlara karşı davalar firmalara değil. Demek ki firmaları koruyan bir sistem var ya da ağaç kesmeye geldiğinde jandarma çıkıyor karşımıza. Yani sistem bu kadar sermayeyi korurken burada bir avuç köylü benim toprağım diye mücadele gösteriyor. Ya da İkizdere’de, Validebağ’da, İliç’te. Bunlar biri diğerinden üstün olmayan çok kıymetli mücadeleler ve biz birbirimize ilham vererek bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz” dedi.
HALUK ÖZSOY: “BİZ HALKIZ VE ÇİMENTO FABRİKSINA VERİLEN RUHSATIN İPTALİNİ İSTİYORUZ”
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Menteşe Meclisi ve Deştin Çevre Platformu Eş Sözcüsü Haluk Özsoy, Bayır ve Deştin mahalleleri sınırında kurulması planlanan entegre çimento fabrikası projesine karşı verdikleri çevre mücadelesi hakkında son gelişmeleri şu şeklide aktardı: “Bildiğiniz üzere Kemal Kılıçdaroğlu’ndan aldığımız bir söz vardı. Sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç’tan ve Seyit Torun’dan, bu üç isimden de direkt olarak söz almıştık ruhsatın iptal edileceğine dair. 15 Günlük söz almıştık ama şu an ikinci ayını doldurmak üzereyiz. Hala daha Menteşe Belediyesi’nin verdiği ruhsatın iptal edilmesini bekliyoruz.
Bu hususla ilgili üç isim de bize samimi yaklaşmışlardı aslında. Hatta aslında duyduk ki genel merkezin bakış açısı gerçekten ruhsatın iptal edilmesi yönündeymiş. Sayın Belediye Başkanı Bahattin Gümüş de direkt olarak aranıp iptal talimatı verilmiş Kılıçdaroğlu tarafından. Fakat Muğla Belediyesi neden olduğunu algılayamadığımız şeklide bu hususta direnişini sürdürüyor ve iptal etmemek için mücadele ediyor. Bu sırada da bize düşmanca bir tavır belirliyor. Biz onların düşmanı değiliz. Bunu buradan kendilerine hatırlatmak isterim. Biz halkız ve bu ruhsatın iptalini istiyoruz. Ruhsatın iptali için de sonuna kadar her alanda her mevkide biz sizinle mücadele etmeye devam edeceğiz. Bunu buradan belirtmiş olayım”
“AKBELEN BÜTÜN DİRENİŞLER İÇİN ÇOK BİRLEŞTİRİCİ, ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTADA DURUYOR”
Özsoy Akbelen Ormanı direnişinin kendileri için neden önemli olduğunu ve mücadele alanları olarak neden burada oldukalarını ise şu şeklide anlattı: “Her şeyden önce bütün aktif mücadele alanları olarak birlikte hareket etme kararı aldık. Artık adımlarımızı birlikte atacağız. ‘Deştin’de sizden yana değilim ama Akbelen’de boy göstereyim’ şeklinde tavır hiçbirimiz için geçerli olamayacak. Dolayısıyla bir parti bizim yanımızdaysa bütün ekolojik alanların yanında olması ve buna göre hareket etmesi gerekiyor. Biz o zaman samimiyetine inanacağız bu partinin.
İkinci olarak Akbelen çok örnek bir direniş. Mesela ben Akbelen’e gidip üç gün staj yaptım diyebilirim biz kendi çadır direnişimize başlamadan önce. Dolaysıyla Akbelen bizim için bir öğretmen şeklinde çünkü en eski direnişlerden biri. Hem de halkın örgütlendiği ve hepimizin birleşerek ciddi hassasiyetinin oluştuğu bir nokta. Dolayısıyla bizim için, bütün direnişler için çok birleştirici çok önemli bir noktada duruyor. Zaten bahsettiğim gibi beraber yürüme kararı da almıştır Muğla’daki bütün direnişler.”
“BİZ İNSAN HUKUKUNU SAVUNMAK İÇİN BURADA TOPLANIYORUZ”
Özsoy, hukukun insan yaşamını sağlıklı doğanın içinde garanti altına almak için ortaya çıkmış bir bilim dalı olduğuna dikkat çekerek “Dolayısıyla bizim de Akbelen’in de burada yaptığımız herhangi bir şey kanunun dışında olabilir fakat hukukun dışında olmaz. Biz insan hukukunu savunmak için burada toplanıyoruz bütün alanlarda da hukuk dışında bir hareket yapmıyoruz. Çünkü dediğim gibi bizim temel kaygımız hukukun yerine gelmesidir” dedi.
LEVENT BÜYÜKBOZKIRLI: “AKBELEN MÜCADELESİ EKOLOJİK YIKIMLARIN ÖNLENMESİ KONUSUNDA ÇOK KIYMETLİ BİR ÇABA”
İklim Adaleti Koalisyonu’ndan Levent Büyükbozkırlı platformun faaliyetlerini şöyle anlattı: “İklim Adaleti Koalisyonu geçen sene kasım ayında yapılan COP 26’ya alternatif olarak; antikapitalist bir organizasyon, bir platform olarak ağırlıklı olarak çok sayıda ekoloji örgütünün birleşmesiyle bir araya geldi. Tabi bireysel başvurular da var içerisinde. Aralık ayında resmi olarak kuruluşunu yaptı ve ilk aktivitelerinden biri kömürlü santrallerin kapatılması kampanyası.”
Akbelen Ormanı mücadelesinin kendileri için sembolik bir anlamı olduğunu ifade eden Büyükbozkırlı, “Biliyorsunuz burada Muğla bölgesinde bulunan üç tane termik santral yoğun bir şeklide çevre kirliliğine sebep oluyorlar ve sağlık vakalarında da önemli oranda bir bilanço açığa çıkarıyorlar uzun yıllardır.
Akbelen mücadelesi bizim için şu anlamda sembolik; bu ormanın korunması, altındaki maden yataklarının, kömür madenlerinin çıkarılmasına engel olmak ve bu ekolojik yıkımların önlenmesi konusunda çok kıymetli bir çaba” dedi.
“İKİZKÖYLÜLERİN ÖRNEK MÜCADELESİ DİĞER İLLERDEKİ ÖRGÜTLENMELER İÇİN ÇOK SAĞLIKLI BİR YOL GÖSTERİCİ”
İkizköy direnişinin de İklim Adaleti Koalisyonu bileşeni olduğunu ifade eden Büyükbozkırlı, “Onları da dahil ederek kömürden çıkış kampanyası yapıyoruz. Bu anlamda kervanlar organize ettik ve ilk kervan bu sembolik anlamı olan ve bizim için çok değerli olan İkizköy’den başladı ve ülkenin pek çok yerindeki kömür santrali yoğun olan bölgelerde gezilerimizi yaptık. Ekolojik geziler yaptık ve bunları sebep oldukları yıkımları kamuoyuna duyurmak için çaba harcadık.
Akbelen dayanışması çok kıymetli bizim için. Santraller kapanana kadar da bu dayanışmayı onlarla birlikte sürdüreceğiz. Onlara destek olmak için elimizden geleni yapacağız ve onların örnek mücadelesi de yerel halkla bütünleşmiş ve yerel halk tarafından çekilen bu mücadele bizim için diğer illerdeki örgütlenmelerimizde tam anlamıyla çok sağlıklı ve çok güzel bir yol gösterici. Bu tecrübeden de sonuna kadar faydalanmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
NİL ORMANLI BALPINAR: “AKBELEN DİĞER PLATFORMLARA DA ÖRNEK OLUYOR”
Change.org İklim ve Çevre Kampanyaları Ekibi’nden Nil Ormanlı Balpınar, sözlerine Change.org platformu ile ilgili bilgi vererek başladı ve şunları söyledi: “Change.org farklı mücadele alanlarında, kadın hakları, çevre hakları, iklim ile ilgili imza kampanyası başlatabileceğiniz online bir platform. Biz iklim ekibi olarak iklim kampanyaları ile ilgileniyoruz.”
İkizköy Çevre Komitesi’nin de başlattığı imza kampanyası olduğunu belirten Balpınar, “Bugün burada hem İkizköy’ün başlattığı bir imza kampanyası var hem de İklim İçin Gençlik ekibinin ‘Türkiye 2030’a kadar kömürden çıksın’ kampanyası var. Onlar da burada aslında çok ortak bir noktada buluştukları için gençler de Akbelen’in birinci yılında yalnız bırakmak istemediler. O yüzden hep beraber buradayız.
Akbelen’in birinci yılı. Çok değerli. Üç senedir direnişleri sürüyor ama nöbetin birinci yılı. Bugün tabii ki onları yalnız bırakmak istemedik. Eşsiz bir örnek. Diğer platformlara da örnek oluyorlar. Asla yalnız bırakmak istediğimiz için biz de bugün birlikteyiz” dedi.
“İKİZKÖY KAMPANYASI ŞU AN 100 BİN İMZAYI AŞTI”
Muğla’da başlatılan çok fazla imza kampanyası olduğuna dikkat çeken Balpınar, “Bildiğiniz gibi Muğla üzerinde çok fazla maden ocağı, termik santral kuruluyor. Bununla ilgili zaten yerli halk da kampanyayı kamuoyu yaratmak amacıyla başlatıyor. Bu konuda gerçekten çok değerli ve olumlu bir girişim oluyor. Örneğin İkizköy kampanyası şu an 100 bin imzayı aştı. Henüz bazı kampanyalarda başarı elde edemedik ama kamuoyu oluşturmak, insanlara bunu duyurmak için imza kampanyasını kullanmak gerçekten etkili bir yöntem. Çünkü talep ettiğimiz sürece bir şeyleri başarıya ulaştırabiliyoruz. Change.org platformu da değişim mümkün diyerek bu değişimlerin başarıya ulaşmasını sağlamaya yardımcı oluyor” ifadelerini kullandı.
İklim ekibinin ise bir yıl önce kurulduğunu belirten Balpınar “Başlatılan kampanyalar eğer iklim krizi ve iklim değişikliği ile ilgiliyse iklim ekibi olarak biz kampanya başlatanlara destek oluyoruz. Kampanyaları yaygınlaştırmalarına yardım ediyoruz. Karar vericilere ulaşmalarında metinleri düzenlemelerinde her türlü desteği gönülden bir şeklide veriyoruz” diye konuştu.
“İkizköy Akbelen Ormanının Kömür Madeni için Kesilmesini Durdurun” imza kampanyasına ulaşmak için buraya tıklayın.
ATLAS SARRAFOĞLU: “İKLİM KRİZİ HER NESLİN KRİZİ ASLINDA, EN ÇOK DA TABİ Kİ Z KUŞAĞINI ETKİLEYECEK”
Gençlerden oluşan, iklim krizine karşı mücadele eden ve farkındalık yaratmaya çalışan bir hareket olan İklim İçin Gençlik Türkiye’den Atlas Sarrafoğlu hareketlerini şöyle anlattı: “15 yaşındayım, iklim aktivistiyim yaklaşık dört senedir. Ben bugün sizlere İklim için Gençlik Türkiye ekibinden bahsetmek istiyorum. Biz bunu Türkiye’de bir hareket olarak kurmuştuk ilk planda fakat sonrasında dünyanın dört bir tarafından arkadaşlarımız bizlere ulaştı. Onlarla birlikte bunu uluslararası hale getirdik. Bizim hareketimizin asıl amacı; iklim aktivistlerinin taleplerini yöneticilere, gerekli mercilere daha kolay bir şekilde iletebilmeleri. Bunu biz nasıl yapıyoruz? Bunu biz grevlere çıkarak, sesimizi duyurarak, pankartlarımızla, sloganlarımızla birlikte yapıyoruz. İklim krizi her neslin krizi aslında, en çok da tabi ki z kuşağını etkileyecek.”
HAZAL KARA: “TÜRKİYE’NİN 2030’A KADAR KÖMÜRDEN ÇIKIŞ EYLEM PLANI HAZIRLAMASINI TALEP EDİYORUZ”
18 yaşındaki Hazal Kara ise iki buçuk senedir iklim aktivisti olduğunu belirterek şunları söyledi: “İklim krizinin en büyük nedeni fosil yakıtlar. Fosil yakıtlara baktığımızda kömür bunların en kirlisi. Fosil yakıtlardan çıkış için neler yapabiliriz diye düşündüğümüzde, ilk olarak aklımıza kömür geldi. Yaklaşık 6 aydır bu kampanyayı sürdürüyoruz. Burada 4 talebimiz var. İlk ve en büyük olanı, Türkiye’nin 2030’a kadar kömürden çıkış eylem planı hazırlaması, mevcut termik santralleri kapatmak, var olan ve planlanan projelerin iptal edilmesi ve kömüre karşı kamu teşviklerinin sonlandırılması.”
MAYA ÖZBAYOĞLU: “BİZİM GİBİ İNSANLARIN KÖMÜRE KARŞI SAVAŞTIĞINI ÖĞRENDİĞİMİZDE BURAYA GELMEK BİR ZORUNLULUK GİBİ OLDU”
Maya Özbayoğlu ise Akbelen Ormanı birinci yıl etkinliğine katılmanın kendileri için nasıl bir önemi olduğunu şu şeklide dile getirdi: “Ben şu an Polonya’da yaşıyorum. 2014 yılında Polonya’ya taşındım. Orada da kömüre karşı bir mücadele sürdürüyoruz. Buraya aslında mücadeleyi desteklemek için geldik. Bizim gibi insanların kömüre karşı savaştığını öğrendiğimizde buraya gelmek bir zorunluluk gibi oldu. Buradaki mücadeleyi tebrik etmek gerekir. Kolay şartlarda yaşamadılar bu süreci, hava -10 derecelere kadar indi. Buraya gelmemizin birinci sebebi destek vermek, ikinci sebebi ise kampanyamızı geliştirmek.”
İklim İçin Gençlik Türkiye’nin Türkiye’nin kömürden çıkmasının neden gerekli olduğunu ve nasıl gerçekleşebileceğini anlatan internet sitesine ulaşmak için buraya tıklayın.
İklim İçin Gençlik Türkiye’nin “Türkiye, karbonsuz bir gelecek için 2030’a kadar kömürden çıksın!” imza kampanyasına ulaşmak için buraya tıklayın.