Muğla’nın Milas ilçesinde, orman vasfını koruyan Akbelen Ormanı’nın kömür medeni için dinamitlerle yok edilmesine karşı 9 Aralık’ta yeni nöbet alanında yurttaşlar bir araya geldi. İkizköylüler dinamitler yüzünden yaşadıklarını anlattı.
Muğla’nın Milas ilçesinde bağlı İkizköy’deki Akbelen Ormanı’nın kömür madeni için kesilmesi ve yasal sürecin devam ediyor olmasına rağmen alanın kömür madenine dönüştürülmesi için dinamitleri patlatılıyor olmasına karşı, Akbelen Ormanı’nda 9 Aralık 2023 tarihinde çok sayıda doğa savunucusu ve İkizköylü bir araya geldi.
“Her gün dinamitlerin patlatıldığı Akbelen yaşamak istiyor” diyerek bir araya gelen İkizköylüler, yeni nöbet alanında patlatmalar yüzünden yaşadıklarını anlattı.
“DİNAMİTLER BURADA PATLATILDIKÇA BEN TOPRAĞIN ALTINA GÖMÜLÜYORUM”
İklim krizine dikkat çeken İkizköylü Ayşe Çoban, zeytin veriminin düştüğünü söyledi.
“Ekmeğin üzerinden, suyun üzerinden enerji mi üretilir?” diye soran Çoban, enerjinin güneşten üretilebileceğine dikkat çekti. Suyun, havanın, toprağın paradan önemli olduğunu söyleyen Çoban, “Parada gözümüz yok, bizim gözümüz toprakta. Biz bu topraklarda doğduk bu topraklarda ölmek istiyoruz” dedi.
Köylerinden başka gidecek ne yerleri ne maddi güçlerinin olmadığını belirten Çoban, Akbelen Ormanı’nda dinamit patlamaları yüzünden zor zamanlar geçirdiklerini şöyle anlattı:
“Dinamitler burada patlatıldıkça ben toprağın altına gömülüyorum. Keşke ölseydik bu günleri görmeseydik. Biz bu dünyada her gün yaşayarak ölüyoruz. Yaşayan bir ölü gibi yaşıyoruz. Ekmek yiyemiyoruz, su içemiyoruz, uyku uyuyamıyoruz. Şu karşımda kamyonları gördükçe, dinamit atıldıkça ben burada eriyorum.”
AYTAÇ YAKAR: “BEN ASLA VE ASLA VATANIMDAN, TOPRAĞIMDAN, HAVAMDAN, SUYUMDAN SİZLERİN SAYESİNDE VAZGEÇMİYORUM”
İkizköylü Aytaç Yakar ise, “Ben asla ve asla vatanımdan, toprağımdan, havamdan, suyumdan sizlerin sayesinde vazgeçmiyorum” diye sözlerine başladı.
Her gün sabah kalkıp dışarı çıktığında öksürdüğünü dile getiren Yakar, kömürün ve termik santralin zehrinin kendilerini zehirlediğini söyledi.
Yakar, “Yazıklar olsun burayı cehennem çukuruna çevirenlere, bu jandarmayı polisi buraya dikenlere, bizim sandalyemizden ceza kesenlere, bizden alıp da onlara yedirenlere zehir zıkkım olsun” dedi.
Daha önce de bir defa kömür madeni yüzünden Işıkdere’deki evinden ayrılmak zorunda kaldığını, şu anda da evinden ayrılmaya zorlandığını anlatan Yakar, “Ben göçebe kuşu muyum? Ben 54 yaşındayım, benim ayağım, belim tutmuyor. Benim eşim KOAH hastası. Kendisi gelemedi, size çok selamı var. Neden KOAH hastası? Bu kömürün zehrinin içinde kaldığı için. Yazık değil mi?” diye sordu.
HAVANA OVA: “BEN TORUNLARIMA KÖMÜR DEĞİL ZEYTİN, TEMİZ HAVAYI, TOPRAĞIMI BIRAKMAK İSTİYORUM”
Nejla Işık’ın annesi 65 yaşındaki Havana Ova ise, “Ben bu yaşatan sonra nereye göçerim? Ancak aşağıdaki dünyaya göçerim. Ama benim torunlarım var. Torunlarıma ne hediye bırakacağım. Bir avuç toprağım olmayınca ne yapacaklar. Ben torunlarım için canımı veririm. Yeter arık pis ellerini üzerimizden çeksinler” dedi.
Çok sayıda jandarma ekibinin kedilerine müdahale ettiğini dile getiren Ova, “Garibana yetiyor güçleri. Bizim gibi köylüleri böcek gibi ezdiler. Yazık değil mi bize?” diye sordu.
Köylülerin değil, Akbelen Ormanı’nda dinamit patlatanların engellenmesi gerektiğini belirten Ova, “Ben torunlarıma kömür değil zeytin, temiz hava, toprağımı bırakmak istiyorum” dedi.
İLKAY DEMİR: “DİNAMİTLERLE EVİM GÖÇMÜŞ OLSA BİLE ÇOCUKLARIMLA İKİ DÖNÜM ARAZİNİN İÇİNE ÇADIR KURACAĞIM; BENİ KÖMÜRLE, DİNAMİTLE KORKUTAMAZLAR”
Evi patlatmaların yapıldığı alanın çok yakınında olan İlkay Demir, ormanı kaybettiklerini fakat toprağın hala durduğunu, bu yüzden o kadar üzülmediğini söyledi. Fakat dinamitlerin toprağa zarar verdiğini dile getiren Demir, evlerinin de patlamalardan zarar gördüğünü, dinamit patlatmalarının depremle eşdeğer olduğunu anlattı.
İki çocuğuyla birlikte yaşadığını söyleyen Demir, evinin yıkılması durumunda kendisini ve çocuklarını kurtarsa bile hayvanlarının göçük altında kalmasından korktuğunu söyledi.
Patlamaların zeytin ağaçlarına verdiği zararın ise daha fazla olduğuna değinen Demir, şöyle konuştu:
“Çocuğumu nasıl akşam üşüyüp üzeri açıldı mı diye gözüm gibi baktıysam, zeytin ağaçlarım da aynı. Bu zeytin kendisi meydana gelmiyor, bu zeytin çocuğunu nasıl büyüttüysen, o toprağa yerleştirdiysen aynısı. Yani çocuğum gibi. Bu zeytinin tek dalına kıyamamam. Ha çocuğumun kolunu kırmışım ha zeytinimin gövdesini kesmişim. Bu zeytin benim gibi anne. Bir meyve veriyor. Sabah kahvaltısında kömür değil zeytin yemek istiyorum.”
Zeytinin taşınmasının mümkün olmadığını söyleyen Demir, taşındığında aynı verimi vermeyeceğini dile getirdi.
Son olarak, topraklarını terk etmeyeceğini vurgulayan Demir, şöyle konuştu:
“Evim göçmüş olsa bile tekrar bu alana, iki dönüm arazinin içine çadır kuracağım, çocuklarımı kucağıma alacağım. Topraktaki yılan gibi toprakla besleneceğim. Beni kömürle, dinamitle korkutamazlar. Sonuna kadar devam. Ölmek var dönmek yok bu işten.”